Türkiye'de 28 Şubat havaları, Tahran'da terör...

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin açıklanan Türkiye ziyaretinden bir gün önce, İran'da iki patlama sonucu 103 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı.

İran, patlamaları terör saldırısı olarak ilan etti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dün Ankara'da basın mensuplarının sorularını cevaplarken bir konunun altını ısrarla çizdi:

"Bu süreçte bizim ilk defa ortaya koyduğumuz pratikler var. Bölge ülkeleri olarak, İslam dünyası olarak, Gazze meselesinde ilk defa bir temas grubunu oluşturduk. Farklı politika olarak, hep beraber hareket etmenin daha etkili olacağı tezini tedavüle soktuk. Nitekim Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ilk defa ortak bir zirve yaptılar."

İsrail'in Gazze'deki soykırım saldırılarının arkasında ABD ve İngiltere, Almanya, Fransa var. Hiçbiri bölge ülkesi değil.

Türkiye'nin bu stratejik hamlesinden, bölge ülkelerinin birlikte hareket etmesinden oldukça rahatsızlar.

Zamanlamaya bakın ki, İran'daki terör saldırısı tam da İran Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'ye gelmesinden bir gün önce gerçekleşiyor.

Yani Batılı güç merkezleri, Türkiye ve İran'ın ortak hareket etmesini asla istemiyorlar.

Gerçi İran, bizimle gönüllü birlikte harekete hiç yanaşmadı.

Türkiye'nin temel dış politika mesellerinde Yunanistan, Ermenistan ve ABD ile yan yana durmayı tercih etti.

Tahran'daki patlamalarla İran'a, "çizdiğimiz sınırların dışına çıkma" mesajı veriliyor olabilir.

Patlamalarda sivillerin hedef alınması, İran'ı bölgesel bir savaşın içine çekme hesabı olarak da düşünülebilir.

Bunu, ABD ve İsrail'in isteyeceği şüphelidir. Özellikle Washington yönetimi bu konuda İsrail'le artık açıktan ters düşmeyi göze alıyor.

Ancak İran'daki "şahinler", İran'ın Gazze meselesindeki tutumunu onur kırıcı buluyorlar.

Yemen'de İran'ın desteklediği Husilerin Şûra Meclisi Üyesi ve yönetici kadrolarından Abdusselam Cahaf, Tahran yönetiminin terörist İsrail'e karşılık vermesi gerektiğini söyledi.

Cahaf, İran Devrim Muhafızları Ordusunun Suriye'deki komutanlarından Razi Musevi'nin, birkaç gün önce İsrail'in füze saldırısı sonucu öldürülmesinin ardından İran'ın, saldırının intikamını almaktan başka çaresi olmadığını belirtti. Cahaf, İran'ın sessiz kalarak saldırıyı karşılıksız bırakması durumunda, savaşla yüzleşmekten korkan ve aşağılanmış bir ülke imajı çizeceği uyarısında bulundu.

Dışişleri Bakanı Fidan dünkü açıklamalarında, Kızıldeniz'in de bir çatışma alanı olduğunu hatırlattı: "Özellikle Yemen'de ikmal yollarına yönelik saldırılar da bir denklem. Yani bölgesel yayılmayı içeren bir konu. Bu bölgesel yayılma meselesi, savaşın yayılması ciddi bir risk."

Başka bir yayılma alanı da Lübnan.

İsrail, Lübnan'da Hizbullah'ın koruduğu Hamas'ın liderlerinden Salih el-Aruri'yi, suikast düzenleyerek öldürdü.

Fidan bu konuda, "Ben İsraillilerin Lübnan'la savaşa girmemek için kendilerini zor tuttuğunu düşünüyorum." dedi.

Tahran'daki terör saldırısı, bölge ülkeleri ile küresel güçlerin çatışmasının tehlikeli boyutlarını gözler önüne seriyor.

Türkiye'nin, İslam ülkeleri, özellikle de Arap ülkeleri ile arasını açmak tehdidi ile karşı karşıyayız.

Bu açıdan Suudi Arabistan'daki Süper kupa finalindeki müessif olayı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadesi ile sabotajı, özellikle hatırlamalıyız:

"Zor zamanlarımızda yanımızda olan kardeş ülkeleri hedef alması tesadüf değil. Burada Türkiye'nin çıkarlarına yönelik çok açık bir sabotaj girişimi vardır. Bu oyunu da mutlaka boşa çıkaracağız."

31 Mart'ta seçimi kaybedeceklerini anlayanların, 28 Şubat'ı hortlatma dâhil her türlü melanete savrulabileceklerini unutmayalım.

Bu hengâmede cumartesi günü ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Hakan Fidan'ın misafiri olarak Türkiye'ye geliyor.

Sulh ve dengeler için yine de güçlenen Türkiye'ye ihtiyaçları var.