Türkiye’de devran böyle dönüyor!

Ateş yakacağın yeri belirle... Odunları topla ve orta yere yığ... Altını, sağını, solunu çalı-çırpı ile besle... Üstüne benzin dök... Çakmağı çak... Alevler daha da azsın diye, körükle hava pompala... Bir taraftan da, ateşin üstüne kütük yığmaya devam et ki; alevler daha da büyüsün.

Trabzon’da olan budur!

Eski başkanı, kabadayılık raconu ile ipe-sapa gelmez konuşmalar yapabiliyorsa... Sağa-sola tehditler savurabiliyorsa... F. Bahçe otobüsünü kurşunlayan (neredeyse bilinçli olarak) yakalanmıyorsa.... Hakemler, başkan emriyle sabaha kadar odalarında kilitli tutuluyorsa... Son maçta, tribünlerin önünde onca resmi polis ve özel güvenlik görevlisi varken; hakem saldırısına fırsat veriliyorsa... Trabzon’da her ne oluyorsa, bunların hesap-kitap işi olduğunu düşünürüm. Oranın hep yangın yeri olmasının nedeni bu!

Odunlar burada toplanıyor, çalı-çırpı ile besleniyor, üstüne benzin dökülüyor, çakmakla yakılıyor, körükle harlanıyor... Ama ortalığı yangın yerine çeviren bu alevler, sanki piknik yapılıyormuş gibi sürekli hoş görülüyor.

Sadece bu sezon patlak vermiş olayların kaçına ne ceza verdiniz? Bütün dünyanın birinci haber yaptığı kurşunlama olayının faili nasıl bulunmaz, niçin yakalanmaz!

Suçlara ve suçlulara göz yumulmuyor, adeta işbirliği yapılıyor. Bizim federasyon da; fincancı katırlarını ürkütmemek için olayların üstüne gitmiyor. Aksine çabuk unutulmasını sağlıyor... Aktif / etkin / pişman edici / caydırıcı karar ve tedbir almıyor / alamıyor. Hesap soramıyor.

Dünyaya rezil olmak, fıtratımızda var!

***

Merak etmeyin, gene değişen bir şey olmayacak. Tartışır gibi yapıp göz boyayacağız, bir sürü şey söyleyip hiç bir şey yapmayacağız, daha kötüsü saldıranları da serbest bırakacağız. Olayları, 3 saniyelik balık hafızası kıvamında derhal unutacağız... “İki kendini bilmezin yaptığını koca bir camiaya mal edemeyiz” der, işin içinden sıyrılırız.

Türkiye’de devran böyle dönüyor.