"Adýný telaffuz etmiyorsanýz bizden bir ad takýn olsun bitrsin be!” (Beyaz Saray’a konuk gelecek yabancý bir devlet adamýnýn adýný söyleyemeyen yardýmcýsýna Baþkan Nixon’un önerisi.)
“Anne” kod adlý James Jesus Angleton, CIA’nin ilk parlak çocuklarýndan biri belki de baþlýcasýydý. “Uyuyan Hücreler—Sleeper Cells” tasarýmýný Sovyet istihbaratýnýn kurucusu Felix Dzersinsky’den apartýp uyguladý yýllarca. Tasarým basitti: hedef ülkede küçük de olsa belirli bir çevrede güvenilen ve sözü dinlenen, ihtirasý aklýnýnýn önünde giden, verilecek emirleri sorgusuz uygulayacak birini bulmak gerekiyordu önce. O kiþiyi genç yaþta ele alacak, yakýn çevresiyle birlikte besleyip büyütecek, günü geldi mi de yaþadýðý ülkede söz sahibi olmasý saðlanacak. Hiç bir zaman ülkesine ihanet edeceði, en yakýnlarýný bile satabileceði kimsenin aklýna düþmeyecek birisini bulmak þarttý tabi. Türkiye’de Pentgagon-Ýstihbarat ve CIA önceleri bu kiþi ya da kiþileri hep ordunun içinde bulmaya çalýþtý. Hele de Türkiye NATO’ya üye olduktan sonra , Türk Ordusunun subayý olmak yerine NATO subayý olmayý tercih edenler arsýndan devþirdi adamlarýný. Ýlk darbe olarak bilinen 27 Mayýs, NATO subaylarýnca gerçekleþtirildi. Ve ilk iþ olarak da millete “NATO’ya CENTO’ya baðlýyýz!” duyurusu yapýldý radyodan. Aslýnda 27 Mayýs darbesinin gerçek nedeni, rahmetli Adnan Menderes ve Demokrat Parti’nin, ABD’den gelen emirleri çöp sepetine atmaya baþlamasý, Ankara’nýn Moskova’yla bir dizi ticari ve ekonomik anlaþma imzalamasýdýr. Washington Türkiye’nin SSCB’yla ekonomik iliþkiye girmesinden çok rahatsýzdý. Menderes diktatörlüðe soyunmakla suçlandý, özgürlüklerin elden gittiði haykýrýldý, gençler sokaða döküldü ve darbe!
Bu yöntem her on yýlda bir uygulandý Türkiye’de NATO subaylarýnca. Önce seçimle iktidara gelen siyasi parti baþkaný, baþbakan diktatörlükle suçlanýyordu. Menderes, Demirel, Özal diktatörlük ve hýrsýzlýkla suçlandý darbe önceleri. Kimi basýn da buna uydu, þak þakçýlýða soyundu, kamu oyu oluþturuldu. Her seferinde de ülkenin içi karýþtýrýldý ki millet býksýn, darbeye karþý çýkmasýn.
CIA’nýn 12 Eylül sonrasýnda, salt Türkiye’yi deðil Orta Doðu’yu da zapta rapta alacak, Müslümanlarýn kendi çizdiði yolda yürümesini saðlayacak bir yapýya, öndere ihtiyacý vardý. Aradýðýný da Ýzmir’de buldu. Bu kez subay deðil bir cami imamýydý devþirdiði. Ve kimi ABD gazetelerinde yazýldýðýnca The Cemaat’ý kurdurdu has adamý, Fetullah Gülen’e ve yeterince beynini yýkadýktan sonra da ortaya sürdü. Ortam çok uygundu. Ülkede var olan aydýn elitler dini ve dindarlarý toplum dýþýna atmaya çalýþtýklarýndan, inançlarýna sýmsýký baðlý halk kolayca bir din adamýna inanabiliyordu. Halkýn, milletin içinde seçilerek gelen siyasiler de...
Yýllarca yanýndan ayrýlmayanlarýn anlattýklarýný dinlediðinizde karþýnýza narsist, insanlarýn inançlarýný ve temel korkularýný sömüren, iktidar için her türlü kýlýða ve biçime girebilecek, ahlaksýzlýk ve yalanda sýnýr tanýmayan, gücünü bileðinden ya da bilgiden deðil dur durak bilmeyen, sýnýr tanýmayan hýrslarýndan alan bir diktatör heveslisiyle çýkýyor. Ýnsanlarýn temel zaaflarýný çok güzel kullanmayý ve sömürmeyi becermiþ bu adam yüksek yargýdan tutun, vataný ve milleti savunmaktan baþka hiç bir görevi olmayan silahlý kuvvetlere, polise kadar her meslek gurubunun içine 40 yýl, iðneyle kuyu kazarcasýna uðraþarak sýzmýþ kendisini peygamber ya da ne idüðü belirsiz bir makam olan Kainat Ýmamý ya da Halife ilan ettirmek için CIA’nýn uþaklýðýna soyunmuþtu. Ama bir Temmuz gecesi millet ve milletin seçtiði bir Adam gibi Adam bu yaratýða dur dedi! Baþýna çöreklenmek istediði bu milletse onu dünya durdukça lanetle anacaktýr!!
Ha unutmadan; ABD’yle dostluk ve ortaklýða gelince, gün gelir yeni bir dünya kurulur ve tam baðýmsýz Türkiye Cumhuriyeti bu dünyada yerini alýr; bu kadar basit arkadaþ!