Türkiye Japonya iliþkilerinin bilançosu, potansiyelin oldukça gerisinde. Bu yerinde saptama, Baþbakan Erdoðan tarafýndan Japonya gezisi sýrasýnda dile getirildi. Özellikle yüksek teknoloji gerektiren alanlarda iki ülke arasýndaki baðlarý geliþtirmenin önünde fazlaca bir engel bulunmuyor, muhtemelen bu ziyaret sonrasýnda yeni iþbirliklerinin kapýsý açýlacak.
Türk-Japon iliþkilerinin geliþtirilmesi, sadece ticaret-yatýrým iliþkilerinden saðlanacak yararlar anlamýna gelmiyor. Ýliþkilerin konusu yüksek teknoloji olduðunda, iþin içine güvenlik iþbirliðinin de girmemesi düþünülemez. Dolayýsýyla ister uydu yapýmý, ister yüksek teknoloji üniversitesi baþlýklarý öne çýksýn, karþýlýklý iliþkileri belirleyen esas konu güvenlik iþbirliði.
Bu tür iliþkilerin ayný stratejik tarafta yer alan ülkeler arasýnda geliþmesi, kalýcý baðlara karþýlýk gelir. Türkiye’nin bir dizi müttefiki ile bu tür iliþkileri mevcut. Ancak kabul etmek gerekir ki, yüksek teknoloji konusu büyük rekabet demek ve Türkiye’nin müttefiki durumundaki ülkeler arasýnda da bu rekabet çok keskin. Türkiye’nin sadece ABD ve Avrupa ülkeleri ile iþbirliði yapmak yerine yüksek teknoloji iþbirliði sepetini baþka ülkelerle geniþletme çabasý önemli, ama özellikle Japonya ile geniþletmesi hepsinden daha önemli.
Ýttifakýn güçlenmesi
Benzer iliþkilerin Güney Kore ya da Çin ile de geliþtirilmesi mümkün. Ancak Güney Kore ile Japonya’nýn yüksek teknoloji ve güvenlik-savunma konularýnda karþýlaþtýrýlmalarý gerekir ise kuþkusuz Japonya’nýn üstünlüðü ve güvenirliliði öne çýkar. Öte yandan Çin ile iliþkilerin temel dinamiðini ise küresel dinamiklerin belirlediðini hatýrlatmak gerekiyor.
Özetlemek gerekir ise Türkiye-Japonya iliþkilerinin geliþmesi, bir ittifak zincirinin pekiþmesi; Güney Kore ile geliþmesi ise bu ittifak hattýnýn desteklenmesi anlamýna gelir. Çin ile iliþki geliþtirilmesi ise Türkiye’nin de içinde yer aldýðý ittifak hattýnda delik açýlmasý olarak deðerlendirilir. Küresel dengeler bugün bu biçimde iþliyor.
Söz konusu küresel dengeler, Obama ABD’sinin, diðer bir ifadeyle Demokratlarýn esas rekabet edilecek oyuncu olarak Çin’i iþaret etmesiyle þekilleniyor. Adeta tüm devletlerin yeri, önce Ýslami terör örgütlerinin karþýsýnda aldýklarý pozisyonla, ardýndan da Çin’le kurduklarý iliþkinin türüne göre belirleniyor. Hal böyle olunca, neredeyse yapýlan her ikili anlaþma, stratejik bir deðer kazanýyor.
Çin’in gerilmesi
Konu Japonya olduðunda, anlaþmalarýn stratejik önemi daha da artýyor; zira Japonya’nýn Çin ile gerilimli olan iliþkileri giderek týrmanýyor. Ýki ülkenin Londra’daki büyükelçilerinin atýþma biçimleri bile, gerilimin geldiði aþamayý göstermeye yeter. Çin’in Londra Büyükelçisi The Telegraph gazetesine yeni yýl vesilesiyle yazdýðý yazýda “Militarizm Japonya’nýn Voldemort’uysa, Yasukuni Tapýnaðý da bu ulusun ruhundaki karanlýk bölümleri simgeleyen bir çeþit horkuluktur” demiþ. Horkuluk, Harry Potter serisindeki kötü karakter Voldemort’un ölümsüzlüðe ulaþmak için ruhlarý sakladýðý eþyalar. Bunun üzerine Japonya büyükelçisi de esas Voldemort Çin’dir diyerek aþýrý silahlanmasýna ve saldýrgan tutumlarýna gönderme yapmýþ.
Gazeteler üzerinden sürdürülen bu ‘edebi’ tartýþmaya sonunda Çin Dýþiþleri de karýþtý ve Dýþiþleri sözcüsü Japon büyükelçisini cahil ve küstah olarak ilan etti.
Büyükelçiler ve Çin Dýþiþleri yetkilileri Harry Potter serisini okumuþ ya da izlemiþler demek ki. O zaman iyi ile kötünün savaþýný kimlerin kazandýðýný da biliyor olmalýlar. Ama anlaþýlan herkes kendisini iyi olarak görüyor ve iþte tam da iki ülke arasýndaki gerilimin boyutu ortaya çýkýyor.