Türkiyeli bir Kürdün gözlemleri

Rojhat Türkiye-Kürdistan Demokrat Partisi geleneğinden gelen Türkiyeli bir Kürt. Rojhat, Erbil’de yaşıyor. Diyarbakırlı. KDP çizgisine yakın gruplarla beraber Avrupa’da ve Türkiye’de uzun yıllar siyaset yaptı. Kürt müziğine emek verdi, eserler kazandırdı. Türkiye’ye gelip gidiyor, herhangi bir yasağı yok. Rojhat’la, Kürt siyasi partilerinin kendi aralarındaki ilişkileri, Türkiye’nin politikalarını ve Suriye devrimini geçen yıl Erbil’de konuşmuştuk. İran’ın bölgede artan gücü ve Kürdistan politikaları  konusunda söyledikleri, aradan geçen bir yıl içinde doğrulanmış gibi görünüyor. Ona sorduğu sorular ve aldığım cevaplar şöyle:

- Kürt Hükümetinin irredentalist politikaları var mı?

Erbil hükümetinin komşularıyla (Kürt nüfusun olduğu ülkeler) ile stratejik bir konseptinin olmayışı bir gerçektir. Bu, KDP için de geçerli, KYB için de geçerlidir. 1965’te TKDP’nin (Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi) kurulduğu yıla gelinceye kadar Kürt aydınları böyle bir partinin gerekli olduğunu bile düşünmüyorlardı, onlar daha ziyade Türkiye İşçi Partisi içerisinde mücadele veriyorlardı. TKDP kuruldu, 1 yıl sonra parti başkanı Faik Bucak öldürüldü. Sonra Doktor Şıwan ve Sait Elçi meselesi var. 1975’te hareket yenilince Türkiye Kürtleri de bundan etkilendi. 1975’ten 1978’e gelinceye kadar PKK'nın gelişme dönemi, diğer Kürt partilerinin de tasfiye dönemi.

- PKK, Suriye, Irak ve İran’da yeni bir siyasi rol oynayabilir mi?

Kanaatime göre PKK böyle bir rolü oynayamaz ama Amerika ve Avrupa PKK ile yeni ilişkiler kurabilir. 2003 yılından sonra Amerikalılar bu mesajı PKK'ya verdiler zaten. Bölgesel güçler PKK'nın Avrupa’ya ve Amerika’ya yaklaşmasını engelliyor. İranlılar Kandil’e halen ‘Türkiye’ye karşı savaşın’ istediğinizi yaparız’ diyor. Çünkü İran’ın Türkiye ile ciddi problemleri var, tarihi problemleri var. İran, Ortadoğu’da hem Amerika’nın hem de Avrupa Birliği’nin varlığından rahatsızdır.

- Türkiye’nin önemi?

KDP ve KYB komşu ülkeler ile ilişkileri hiç reddetmediler ama demokratik dünyaya açılmanın yolu Türkiye’den geçiyor. Eğer Kürtler demokratik bir ülkede yaşamak istiyorlarsa bunu ancak Türkiye üzerinden yapabilirler. Bu bakımdan Türkiye ile ilişkiler stratejiktir diyoruz. İran ile olan ilişkiler İran’ı incitmeme ve kızdırmama temelinde yürütülüyor. KYB’nin ilişkileri ise İran ile daha farklıdır KYB’nin hakim olduğu Süleymaniye gibi bölgede yegane komşusu İran’dır. Dolayısı ile KYB İran’a mahkum. KDP ise hem Türkiye ile hem de Suriye ile ilişkileri sürdürebiliyor. Ama biliyorsunuz, eskiden Süleymaniye ve Erbil merkezli olmak üzere iki hükümet vardı. Şimdi bu sona erdi. Kürtlerin tek bir hükümeti var. Dolayısı ile Kürt partilerinin bölgesel hükümetler ile ilişkileri ve kendileri ile ilişkileri anayasal bir zemine oturmak durumundadır. Yani bir çeşit siyasi entegrasyon var ve bu anayasal bir zemine dayanıyor.

- Duhok anlaşması?

İmzalandığı günden beri kağıt üzerinde kaldı, uygulanmadı. Ben size basit şaşırtıcı bir örnek vereyim. 1990’lı yıllarda biz kendi içimizde kardeş kavgası yaşadık. 1994-1998’e kadar devam etti. Ankara’da toplantılar oluyordu Kürtler kendi aralarında barışsın diye veya savaşsın diye. Şam diretiyordu barış Ankara’da olmaz Şam’da olması gerekiyor diyordu. Bu sefer o toplantı Şam’a taşınıyordu. Ama bu sefer de Tahran ‘toplantı Şam’da olmaz Tahran’da olmalı’ diyordu ve toplantı Tahran’a taşınıyordu. Sonra Avrupalılar devreye giriyordu. Avrupalılar, ‘Ankara, Şam ve Tahran'ı denediniz olmadı, buyurun Paris’e gelin’ diyordu. Paris’te de oldu o toplantılar ama barış yine gerçekleşmedi. Toplantılar sonra Dublin’e taşındı anlaşma oldu ama o anlaşma bir telefon ile bozuldu. Katılanlardan birine geldi o telefon, nereden geldi derseniz söyleyeyim, Şam’dan geldi.

(Salih Müslim ve Mesut Barzani başkanlığındaki toplantı, hayata geçmeyen Duhok anlaşmasıyla sonuçlandı. O. Miroğlu)

Sonra Amerikalılar bütün çareler tükenince devreye girdiler. Barzani ve Talabani’yi Amerika’ya Washington’a götürdüler ve Kürtleri barıştırdılar. Bir yazı yazdım, anlaşma iyi ama hayata geçmesi için çok bekleyeceğiz dedim. Aynen dediğim gibi de oldu. 1998-2006’ya kadar Süleymaniye ve Erbil olmak üzere iki hükümetimiz vardı. DEAŞ saldırısından önce Kuzey Irak’ta referandum hazırlığı yapılıyordu. İranlılar bağımsızlık öngören referanduma sıcak bakmadılar ama eğer bağımsız bir Kürt Bölgesi kurulacaksa hem Erbil hem Süleymaniye’de ayrı ayrı kurulmalıdır diyorlardı. Süleymaniye de bir Kürt bölgesi, Erbil’de bir Kürt Bölgesi.

- PYD’nin kantonları?

Kantonlar da, bu tartışmalar da yeni değil. Rojava’da gördüğünüz kantonları Celal Talabani 8 yıl önce imzaladı. Buna göre Süleymaniye, Erbil, Duhok ayrı ayrı kantonlar olacaktı bu anlaşma Talabani ile Bağdat Hükümeti arasında 2004-2005 yılında yapıldı. Mesut Barzani bunu inatla reddetti. 1992'den beri KDP’yi bölgesel aktörler yok etmek istediler. KDP, Avrupalılar ve Türkiye ile iyi ilişkiler kuruyordu. KDP bu stratejisinde başarılı oldu YEKITI’de diğer partiler de Erbil’de birlik içinde davranmanın ulusal çıkarlara daha uygun olduğunu görüyorlar.

- Bölge ülkelerinin Kürt partileri üzerindeki nüfuzları?

Başta İran olmak üzere bu nüfusu sürdürmeye çalışıyorlar. Kasım Süleymani mesela her gün Kandil’e gidip geliyor, Bağdat’a geçiyor. KYB’nin polit büro toplantılarına katılan bir adam Kasım Süleymani.

- İran’ın öncülüğündeki Kürt/Şii blok güçleniyor mu?

İran’ın bu stratejisi bence iflas etti. Kürtler bu bloğun çıkarlarına göre hareket etmiyorlar. DEAŞ'ın Kürt Bölgesine saldırmasına rağmen Sünniler ve Kürtler arasında herhangi bir olumsuzluk yaşanmıyor. Sosyal ve siyasi ilişkiler eskisi gibi sürüyor. Ancak aynı ilişkiler Şiiler için de geçerli. Şiiler ve Kürtler arasında da çatışmalı bir hal yok.