Türkiye’nin bağımsız politikaları ve küresel sistemin baskıları

Türkiye aleyhinde tutumun giderek artacağı, net biçimde gözüken bir durum!

Alman istihbarat servisi başkanının “FETÖ yorumu”, eski Amerikan istihbarat başkanının makalesinde Türkiye Cumhurbaşkanını hedef göstererek, Erdoğan’ın sonunun geldiğine dair algı içerikli mesaj vermesinin perde arkasındaki niyet, gayet nettir!

Burada herkesin Türkiye’deki referanduma yönelik tutum sergilemesi, başkanlık sisteminin geçmemesi için elinden gelenin yapılması, çerçevesinden bu olayları okumamız şarttır.

THY’yi da içine alan, ABD ve İngiltere’ye yolculukta elektronik yasakların getirilmesi ve bölge ülkelerinin hava şirketlerini hedef almalarının altındaki niyetin de, bu genel baskı projesinin bir parçası olarak görmemiz şarttır.

Türkiye’nin prangalarını kırdığı ve eski gücüne kavuşma gayreti, Haçlı çetenin idareciliğinden çıkıp bağımsızlığına kavuşma gayreti ve Erdoğan’ın bu taşıdığı bağımsız Türkiye hedefinin yansımaları olarak görmemiz gayet doğaldır.

THY müşterileri için uygulanacak yasakların, bölgenin diğer ülke şirketlerini de kapsaması, Türkiye ile Arap coğrafyasındaki ülkelerin yönetimleri arasında derinleşen ittifakın da etkisi olduğunu anlamaktayız.

Diğer taraftan THY’nin önemli stratejik güç olduğu ve 3. Havalimanı ile birlikte, Türkiye’nin hedeflediği ekonomik güç olma gayreti, ileride Türkiye’nin elinin güçlenmesine giden önemli bir yoldur. Küresel sistemin bu dolaylı, esasında ise direk Türkiye’yi ve büyümesini hedef alan uygulamasının, başkanlık sistemine geçişle alakalı olmadığını, kimse bana ispat edemez.

***

3. Havalimanı'na duyulan isterik heyecanlarının sonucu olarak, Gezi olaylarını devşiren zihniyet, aynen bu kafa ile başkanlığa geçişin önünü kesme telaşında olduğu da aşikârdır. İstihbarat servislerinin devreye girdiği o kadar net gözükmektedir ki; Almanya istihbarat servisi başkanının FETÖ’yü sahiplenmesinin, bundan daha net cevabı olamaz zaten!

Londra’daki patlamayı, küresel güçler kavgası merkezine oturtur isek, Avrupa ile ABD - İngiltere arasındaki kapışma dönemine girdiğimizin de kanıtı olarak okumamız lazım.

Berlin; Paris’te zamanında gerçekleşen terör eylemlerinin unvanını biraz da, ABD - İngiltere rüzgârında aramak gerektiğine işaret eden faktörlerin devreye girdiği dönemdeyiz.

Londra’daki patlamanın görünümünün farklı olması, esasında ise Almanya - Fransa üzerinden okunması gerekçeleri azar azar ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’ye bu kadar baskı uygulayan küresel sistem, kendi arasında da sıkıntılı döneme girdiği aşikârdır. Önümüzde Almanya ve ABD - İngiltere arasında boğuşma sürecine de şahitlik edeceğimiz ihtimali yükselmektedir.

Rusya - ABDarasında soğuk rüzgârların hafifleyeceği de, perspektifte gözüken detaydır. Anlaşma ihtimalleri, karşılıklı hangi alış veriş süreci sonucu gerçekleşeceğine ise dikkatlice bakmamız lazım. Rusya’nın; Suriye’deki PKK uzantılarına ılımlı bakma süreci, ABD ile aralarındaki flörtün bir parçasıdır.

Şimdi THY yasaklaması ile birlikte, bu konunun ekonomik gelecek vaat eden Türkiye’nin başkanlık sistemi ile birlikte nasıl bir güçlü evreye gireceğinin kanıtıdır.

Kimse bize küresel gücün Türkiye ve Türkleri çok sevdiği için başkanlığın zararını kendilerince gördükleri için yaptıklarını ispat edemez. O zaman bu başkanlık sistemi “kimin ayağına ciddi basmaktadır, kimin yolunu açmaktadır” sorusuna cevap bulmamız şarttır.

Hiç kuşkusuz Türkiye’nin yolunun açılışına işaret ettiği görülmektedir. Bu kadar devletin, topyekûn Türkiye’yi hedef göstermesi ve Erdoğan’ı hedef alması sıradan bir olay değildir.

Referandumdan öyle bir “evet” çıkması şarttır ki, kimsede kuşku oluşturacak, soru işareti bırakacak ortamı yaratmaması gerekiyor.

THY yasağının içeriğine baktığımızda, bu havayollarını tercih edenlere “THY’yi terk et çağrısı” olduğunu görmemiz lazım. Bu olay, Türkiye’nin elinden ekonomik güç unsurlarını çıkarmaya yönelik hamledir esasında. Ayrıca 3. Havalimanı'nın, Türkiye’ye neler kazandıracağının da kanıtıdır.

Demek ki Erdoğan ve Türkiye yönetimi; bu kadar açıktan milli menfaat ve çıkarlarının koruyucuları olduğu nettir. Adamların, Cumhurbaşkanına yönelik kindarlıklarının sadece tek nedeni var. Erdoğan; düpedüz Türkiye’nin başkanlığını yapmakta, Türk milletinin çıkarlarının koruyuculuğuna soyundu ve İslam dünyasının sesi olmaya gayret ettiği içindir, bu kadar saldırının nedeni! Mesele o kadar nettir ki; burada Türkiye’ye karşı yapılacak hamlelerin, önünü kesecek aksi hamlelere ihtiyaç giderek artmakta. Alternatiflerin çoğalmasına ve konjonktürü, kendi menfaatini pekiştirecek evreye kurgulamasının zamanı gelmiştir. Suriye’deki durum, biraz da ilerideki konumumuzu pekiştiren içerik taşımaktadır. Böyle bir tarihi süreçten geçerken, referandumdan tek yürek “EVET” çıkması, Türkiye’nin kurtuluşunun sinyali olacaktır. Adamlar, Türkiye’yi durdurmak ve küresel para akımının güzergâhını değiştirmek için, tüm hamleleri devreye soktuğu aşikârdır. Ayrıca ABD ile Çin arasında ısıtılan savaş ortamını, bu olup bitenlerden bağımsız görmemiz lazım. Demek ki; dünyanın geldiği bu ortamdan, Türkiye’nin zarar görmeden çıkması, üreteceğimiz akılla bağlantılı olduğunu görmekteyiz…