Türkiye’nin bir diaspora politikasý var mý?

Nihayet sorulmaya baþlanan bir soru... Düne kadar diaspora sözcüðünü neredeyse sadece “Ermeni diasporasý” için zikrederdik. Türkiye’nin bir diasporasý olduðu, üzerinde kafa yorulan deðil dile bile gelmeyen bir husustu. Çünkü diaspora dediðinizde size bir sorumluluk yükleniyor. 

‘Gurbetçi’ öyle mi oysa? CHP’nin “Anadolulu Kemal’in gurbetçi Hasan’a selamý” sloganýnda ifadesini bulan bir yaklaþým ve bir kaç hamasi lafla iþin içinden çýkabiliyorsunuz. Fakat öyle deðil; Avrupa’daki Türk varlýðýnýn yaklaþýk yarýsýnýn doðma büyüme Avrupalý olduðunu, yüzde 80’inin 30 yýldýr Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde yaþadýðýný ve bu insanlarýn artýk 50 yýl önce trenlere binip ekmek parasý için “Batý’ya göç” eden insanlar olmadýklarýný anlamak gerekiyor. 

Avrupa’daki Türkiye diasporasý artýk eðitimli, ekonomik açýdan belli bir seviye ulaþmýþ, yabancý düþmanlýðýna ve Avrupa’nýn eski ekonomik refah düzeyinin gerisine düþmüþ olmasýna raðmen bu ülkeleri yurt edinmiþ durumdalar.

Hülasa; Türkiye’nin konuya bakýþý sadece ekonomik getiri çaðrýþýmlý ve ‘gariban’ imalý “gurbetçi” perspektiften çýkmak durumunda. 

***

Türkiye pek çok konuda olduðu gibi bu konuda da ciddi anlamda ilerleme kaydetti. Bunda en önemli etken ise kuþkusuz diaspora seçmeninin YSK’nýn direncine raðmen Türkiye’deki genel seçimler için oy kullanmaya baþlamasý. Bir insan topluluðu seçmen konumuna geldiði anda oyuna talip olanlarýn o kitlenin istek ve taleplerine kayýtsýz kalmasý mümkün deðil. Kaldýðý anda bunun yol açacaðý maliyeti de göðüslenmek durumunda.

Bu nasýl olacak? Elbette öncelikle söz konusu toplum kesimine bakýþtaki bir revizyonla. “Gurbetçi” ifadesi söze konu kesimi 50 yýl öncenin, göç ettikleri dönemin þartlarýyla ele alan, tabiri caizse onlara ‘gariban’ nazarýyla bakan bir yaklaþýmý ihtiva ediyor. Oysa Türkiye’nin ana vatan dýþýndaki varlýðý artýk bu kavramýn taþýyamayacaðý bir muhtevaya kavuþmuþ durumda. 

***

Cumhurbaþkanlýðý seçiminde baþlayan, 7 Haziran seçimlerinde kýsmen yol alýnan yurt dýþýndaki merkezlerde oy kullanma pratiði pek iç açýcý sonuçlar vermemiþti. 3 gündür AK Parti Ýstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroðlu’nun Almanya’nýn büyük kentlerinde yürüttüðü seçim çalýþmalarý izleme fýrsatý buldum. Bu vesileyle bir kaç gözlemimi paylaþmak isterim. 

Öncelikle AK Parti konuya yukarýda zikretmeye çalýþtýðým “seçmen odaklý” perspektifle bakan tek parti. Diasporadaki vatandaþlarý merkeze alan bir seçim beyannamesiyle yola çýkmýþ. Üstelik Türkiye’deki Gezi kalkýþmasýyla baþlayan süreç, yurt dýþýndaki AK Parti seçmenini zaten motive etmiþken ve AK Parti sadece kendisine yönelik bu topyekun taarruzla bile seçmenini sandýða ikna edebilecekken rasyonel siyasetin ilkelerinden ayrýlmamak adýna seçmenin talep ve görüþlerini merkeze alan bir kampanya yürütüyor yurt dýþýnda da. Türkiye’den de emekli olabilme þartlarýný kolaylaþtýrmaktan üçüncü-dördüncü nesil için Türkçe öðretiminin saðlanmasýna kadar pek çok konuda seçmenin taleplerini temin ediyor. 

***

Çok önemi bir konu da aday profilleriyle ilgili. Türkiye’nin yurt dýþýnda 3 milyona yakýn oy kullanma hakký olan vatandaþý var. Bu da genel seçmenin yaklaþýk yüzde 5’ine tekabül ediyor. Fakat yurt dýþýný seçim bölgesi olarak tanýmlamýyor mevcut mevzuat. AK Parti’nin Yurtdýþý Seçim Koordinasyon Baþkanlýðý görevini de üstlenen Ýstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroðlu aslýnda fiili anlamda diaspora vekili. Almanya’da yetiþmiþ, uzun yýllar Avrupa Milli Görüþ’ün genel sekreterliðini yürütmüþ, hepsinden önemlisi Türkiye’nin diaspora politikasýný þekillendirmesi noktasýnda þimdiden önemli katlýklarý olmuþ bir isim.

Baþarý ve normalleþme için en önemli kýstas: Doðru politikalar ve doðru isimlerle iþe koyulmak.