Evet evet bizim de Çay Partimiz var ve devrede abiler... Sertleþtirilmiþ muhalefet, çelikleþtirilmiþ mukavemet. TÇP hareketine göre, kendinden olmayan ve kendisi gibi düþünmeyen herkes ‘keskin bir ihanet’ içindedir. Kavimcilik ön plandadýr. Bir kudsiyet cephesi açýlmýþ ve bunu delmeye çalýþanlar ‘muktedirin reayalarý’ konumunda ele alýnýr. Yalan ve dolanla örmeye çalýþtýklarý bir algý duvarýnýn tipik ‘duvar ustalarýnýn’ çýraklarýdýr bunlar. Tabaný görece iyi ama taraflý yetiþtirilmiþ, müstahkem mevkilerde konuþlandýrýlmýþ, hipnotize edilmiþtir. Zaman zaman mevcut ve kotarýlmýþ, su yüzüne de çýkabilen trolleri ile avlanma saha ve saatlerinde ‘kerahat’ vakitleri yaratýrlar. Tutucudurlar, edindiklerini muhafaza kabiliyetleri yüksektir. Rasyonellik hak getire, genelde kararlar tek bir yerden alýnýr ve dogma dolmasý þeklinde servis edilip anýnda uygulamaya geçilir. Her kuþun etini yemeye bayýldýklarý gibi, kuþ katliamlarý konusunda mahirdirler. Ne göründükleri gibidirler mensuplarý, ne de olduklarý gibi muhipleri. Gerçeðin yanýlsama, yanlýþýn gerçek olduðu konusunda illüzyon kabiliyetleri rüya ilimleri kadar da hatýrý sayýlýdýr. Munis bir saldýrganlýklarý, aktif olarak önbellekledikleri sabýrlarý vardýr. Fikir sahibi olmadýklarý konularda zaten birileri ‘istiþare’ yapmýþ ve iradeler bu ‘meþveret’ sultasýnda eriyikten yeni çýkmýþ bir ‘slab’ hükmündedir. Ülkenin kazanýmlarý çok da ‘umur’ seviyesinde deðildir, zira ‘gerçek çýkarlarý’na terstir. Kapitalizm poþetlerinde ‘sosyalizm’, liberal çantalarýnda ‘muhafazakarlýk’, demokrat ceplerinde ‘faþist akrep’ ve en nihayetinde din urbalarýnda çýplak bir ‘kavimcilik’ taþýrlar. Çaylarýnda iki þeker kullanýrlar, biri ‘benim hukukumun üstünlüðü’ diðeri ‘benim efrad-ý milletimin kayýtsýz þartsýz egemenliði’ þekeri. Dini referanslar yoðun bir frekanstadýr. Bu belki de en sorunlusudur. Neyse iþte, çaydý, bisküvitti filan... Bu konu daha çok çay içirir, su götürür. Umarým son durumda ‘paþa çayýna’ evrilmez.
Biraz geç kalmadýk mý beyler!
Dinamik güçlerin ve Çay Partisi’nin dini saikler ve dini öðelerle hareket ettiði aþikar. Dikkat çekici nokta, son zamanlarda konuþulan ‘Ýslam vs Ýslam’ durumu. Ýslam’a karþý Ýslam. Proje bu. Deniliyor ki, Ýslam’ýn genleriyle oynanmasý ve en nihayetinde Ýslam’ýn referans olarak alýnmaktan çýkarýlmasý söz konusu. Diyanet Ýþleri Baþkaný da bir sözle araya ‘acý balla’ giriyor ve ‘kendisini dindar olarak tavsif eden insanlarýn yapýp ettiklerinden dolayý sakýn dine küsmeyin’ diye uyarýyor. ‘Güç kavgalarý gençleri dinden soðutuyor.’ Burada iþte, bu satýrlardan aylardýr yazdýðýmýz gibi ‘gençler ve Ýslam’ konusu devreye giriyor. Zira, yukarýda bahsettiðimiz ‘proje’ yüzyýldýr devrede deðil mi. Gençler nasýl da bir ‘kültürel abluka’ altýnda görmemek mümkün mü? Gençler, medeniyetimiz konusunda doygunluk sahibi mi? Farkýndalýk hapýný mý yuttu, yoksa ‘görsel enjektelerle’ uyutuluyor mu? Farklý ajandalarla dolaþmak son yýllarda doðal görülmeye de baþlandý. Dürüstlüðü ilmi hizmetleri ile yüksek itibarlara ulaþmýþ insanlar içinde ekstra menfaatler elde edebilmek için kabul edilmeyecek iliþkilere girmiþ olanlar çýkabiliyor. Bu iliþkiler bazen dinin ve devletin geleceðine zarar verecek iliþkiler bile olabiliyor. Bizim için yazýlmýþ abideden þu sözler geliyor aklýma: Çin milletinin sözü tatlý, ipek kumaþý yumuþak imiþ. Tatlý sözle yumuþak ipek kumaþla aldatýp uzak milletleri öylece yaklaþtýrmýþ. Yaklaþýp kondurduktan sonra kötü þeyleri o zaman düþünürlermiþ...
Çay partisinin ‘Uludere’ uzantýsý
Uludere olayýnda takipsizlik verildi. Ne yargý ama. Meselesi her meselede olduðu gibi Kürt meselesine de ket vurmak. Derdim, sadece yargýya yüklemek deðil, ama büyük bir girdi bu. Yoksa Uludere hepimizin meselesi. Ama köklü Kürt meselesi, Cumhuriyet ile yaþýttýr. Bugüne kadar da hep asimilasyon ve militarist yaklaþýmlar benimsenen. Türkiye, Kürt meselesine karþý AK Parti hükümetine kadar hep ‘inkar’ politikasý takip ettiði için kalýcý bir çözüme eriþememiþtir. AK Parti sahaya indi ve bunun artýk böyle olmayacaðý noktasýnda irade gösterdi. Türkiye, bu meselenin çözümü için Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine kurulmuþ olduðu deðerleri (Laiklik- Kemalizm) sorgulamaya baþladý. Bazý prensipler koydu. Bir süreç haritasý çýkardý. Buna karþýn þimdilerde bir sürü engel çýkarýlýyor, bazý kesimlerce çay particiliði yapýlýyor. Þu bir gerçek ki Türkiye’de birçok etnik unsurlar varken sadece Türklük mentalitesi üzerine devlet inþa edilemez, herþeyden önce bu Müslüman olan Türkler’in dinine terstir. Said Nursi’nin de ‘Medresetüz’Zehra’sý buna güzel bir cevaptý iþte. Batý’da cereyan eden menfi milliyetçiliðin Türkiye’ye sýçramasýna karþý bir önlem idi bu. Þimdi, doðru ellere ihtiyaç var... Özetle, Türkiye, bir Osmanlý modeline muhtaçtýr. Farklý deðerleri, milliyetleri ancak Ýslam ile birleþtirebiliriz, týpký Kurtuluþ Savaþý’nda olduðu gibi. Gerçek Çanakkale ateþi ile...