7 Eylül’de üçlü zirveden çýkmayan “ateþkes” kararý, 17 Eylül’de ikili zirveden nasýl çýktý?
Tahran’daki “kapalý” oturumda ateþkesin mutabakat metnine girmemesi için direnen Putin ne oldu da Soçi’de “ateþkes için çalýþacaðýz” cümlesini “canlý canlý” kuran kiþi oldu?
Tahran’da Erdoðan ile Putin arasýnda ateþkes polemiði yaþanýrken el ovuþturan Ruhani Soçi’de neden yoktu?
Putin ve Ruhani Tahran’da “Suriye’nin meþru temsilcisidir” diyerek Esed’i masaya oturtmaya çalýþmýþlardý. Soçi’de ise masada ne Esed vardý, ne Ruhani. Nasýl olmuþtu?
Rusya, Ýran ve Esed’in birleþtiði “öldür kurtul” siyaseti on günde Putin’in cümleleriyle söylersek “insani iyileþtirmeler için adýmlar atýyoruz”a nasýl dönmüþtü?
Ve en önemlisi; Türkiye tezlerini kabul ettirmeyi nasýl baþardý?
Fýrat’ýn doðusunda bir terör örgütünün paçasýna yapýþmýþ olan süper güce “sýra bana mý geliyor” paniði yaþatan neydi?
Ýdlib’e askeri operasyon yapmak, Suriye savaþýný baþa döndürmek isteyenlere raðmen silahýn, katliamýn yerine sözü, siyaseti, insani diplomasiyi koyduran neydi? On günde ne deðiþmiþti?
***
Bir kere, Türkiye’nin tavrý deðiþmedi. Türkiye kararlýlýðýný net þekilde ortaya koydu. Diplomasi masasýný hiç terk etmediði gibi bütün gücünü, kozlarýný ve argümanlarýný sonuna dek kullandý. Baþta Avrupa olmak üzere üçüncü ülkeleri Ýdlib konusunda etkiledi, ses çýkarmaya zorladý, muhataplarýný kendi tezlerine yaklaþtýrdý.
Asýl önemlisi, kararlýlýðýný sahada somut olarak gösterdi. On gün boyunca sýnýra ve Ýdlib’deki kontrol merkezlerine askeri yýðýnak yaptý. Obüs ve tank yüklü týrlar, komando birlikleri ile askeri araçlardan oluþan konvoylarý yerlerine ulaþtýrdý. Ve “gerektiðinde gereðini yapacaðým” dedi Türkiye.
Çok önemli bir diðer deðiþiklik ise MÝT’in paketleme operasyonuyla gerçekleþti. Reyhanlý’daki terör saldýrýsýyla 53 vatandaþýmýzý katleden katillerden Yusuf Nazik, korunduðu yerden, Rusya’nýn güçlü olduðu, Suriye istihbaratýnýn kalbi sayýlan Lazkiye’den çekilip alýndý.
Sadece hak ettiði cezayý vermek açýsýndan önemli deðildi bu paket. Reyhanlý katliamýný Esed’in talimatý, El-Muhaberatýn desteðiyle yaptýðý, Lazkiye’de rejimin korumasýnda dolaþtýðý ve elbette daha fazla bilgiye sahip olduðu için de önemliydi Yusuf Nazik. Halen sorguda. Nazik’in anlattýklarýdýr biraz da Esed’i ebediyen muhataplýk dýþý býrakan; Ýran’ý masa dýþýnda tutan; Rusya’yý ise Türkiye’nin dediði yere getiren.
***
Bu, Türkiye’nin büyük bir zaferidir. Diplomasi baþarýsýdýr.
Suriyeliler savaþýn baþýndan beri çok büyük acýlar yaþýyor ama son on günde bir kez daha görüldü ki Türkiye konuþmazsa kimse konuþmuyor Suriyelileri. Türkiye haykýrmazsa kimse duymuyor. Kimse doyurmuyor, kapýsýný açmýyor, yaþatmak için uðraþmýyor. Sadece Türkiye. Beþ yýldýr dört milyon Suriyeli kardeþiyle ekmeðini paylaþýyor. Küresel anlamda ayný anda hem aklý, hem vicdaný taþýyan tek ülke Türkiye.
Ulusal güvenliði için yapmasý gerekeni yaparken, El-Bab ve Afrin’de DEAÞ ve PKK’ya karþý birlikte mücadele ettiði Suriyeli muhaliflerin ve sivillerin hakkýný hukukunu da korudu Türkiye. Süreç boyunca ve en son Tahran’da verdiði çabayla, Rusya gibi kaba güce inanan bir ülkeyi bile masumlarý gözetmeye ikna etti.
Ýsrail’in yaptýðý gibi provokasyonlar yine olacaktýr. Daha fazla imtina isteyen bir süreç var önümüzde. Ama þu kesin. O imzalar atýldý. Soçi zirvesiyle birlikte bitirilmeyip sündürülen terör-savaþ döngüsünde artýk yeni bir evreye geçildi. Sonrasý silahsýzlanmadýr, barýþmadýr. Birleþme ve yeni Suriye anayasasýný yazýp seçimlere giderek iyileþmedir, inþallah.
Baþta Baþkan Erdoðan olmak üzere emek veren herkese, TSK’ya, MÝT’e, Dýþiþleri’ne binlerce tebrik.