Bir ülkenin en büyük doðal kaynaðý insandýr. Devletler, insan gücünü nitelikli ve etkili hale getirebilirler ise her alanda güçlü olurlar. Ýnsanýn deðiþimi ise eðitim ve kültür faaliyetlerinden geçer. Bu baðlamda “Türkiye’nin en acil üç sorununu sayýn” dense üçüne de eðitim, eðitim, eðitim derdim.
Türkiye’nin en acil sorunu insan kaynaklarýný iyileþtirmektir ve bunun yolu da eðitimden geçmektedir. Ne yazýk ki gündemimize baktýðýmýzda eðitim ilk üçe dahi giremiyor. Gazete ve televizyonlarýmýzda eðitim, magazin boyutuyla veya þiddet içerikli sansasyonel haberlerle yer bulabiliyor. Oysa Cumhuriyet’in kuruluþundan bu yana eðitimdeki iyileþme ile ekonomideki iyileþmenin birebir iliþkili olduðunu açýkça görebiliyoruz. Sadece okuma yazma ve diploma sayýsý ile kiþi baþýna gelir iliþkisini kurduðunuzda bile bu tespitimiz kolayca kanýtlanmýþ oluyor.
***
Türkiye’nin 2002 yýlýndan bu yana sergilediði ekonomik atýlým ve yýkýlan tabularda da eðitimdeki iyileþmelerin payý büyük. Ekonomik krizlere raðmen her ile bir üniversite çalýþmalarý, okul ve öðrenci sayýsýndaki radikal artýþ vs. etkisini hayatýn her alanýnda, özellikle de ekonomide gösteriyor.
AK Parti hükümetleri döneminde okul kitaplarýnýn ücretsiz hale gelmesi, pek çok yeni okulun inþa edilmesi, her ile bir üniversite hedefine ulaþýlmasý, öðrenci ve öðretmen sayýsýndaki artýþ ve ücretsiz daðýtýlan akýllý pad’ler geliþmemizde önemli bir katký saðladý, saðlamaya devam da edecek. Ancak dýþ dünya ile kýyasladýðýmýzda ve ideal rakamlar ile mevcudu karþýlaþtýrdýðýmýzda Türkiye’nin gidecek daha uzun bir yolu olduðunu görebiliyoruz.
Yýllarýn ihmal ve açýðý öylesine büyük ki hâlâ niceliksel eksiklerimizi dahi tamamlayabilmiþ deðiliz. Örneðin, mevcut okul binalarýnýn yarýdan fazlasýný yýksak ve yeniden yapsak yeridir. Binlerce okul altyapý eksikliði çekiyor, pek çoðu kapasitesinin üzerinde faaliyet gösteriyor. Bugün 24 binden fazla ilköðretim okulunda taþýmalý eðitim var ve 10 bin ilkokulda birleþtirilmiþ eðitim verilmek zorunda. 31 bin ilk ve orta okulun pek azý ideal standartlara uygun. Nüfusta gözlenen hýzlý artýþ ve yer deðiþtirmeler dikkate alýndýðýnda yapmamýz gereken daha binlerce yeni okul olduðu anlaþýlýyor.
Benzeri bir tablo üniversiteler için de söz konusu. Son 12 yýlda yükseköðretim kurumlarýnýn bütçesinde olaðanüstü bir artýþ yaþandý; Türkiye daha önce hayal edemeyeceði yatýrýmlarý bu alana yaptý. Ancak hâlâ üniversitelerin pek çok altyapý ve üst yapý sorunu tamamlanabilmiþ deðil. Bunun bir nedeni geçmiþ ihmallerse de bir diðer nedeni de bir türlü istikrara kavuþmayan öðrenci sayýsý.
Üniversite sayýsý 180’i bulmasýna raðmen, açýkta kalan öðrenci sayýsý milyonlarý buluyor.
Eðitmen sayýsýnda da benzeri bir durum var. Hesaplamalarýma göre yükseköðretimde eðitmen açýðý en az 150 bin; ilk, orta ve lise düzeyinde öðretmen açýðý ise en az 250 bin. Ömür boyu eðitim için gerekli yeni eðitmen açýðý ise minimum 100 bin. Baþka bir deyiþle, niteliði bir yana býraktýðýmýzda dahi sadece sayý olarak hemen bugün en az 500 bin yeni eðitmen ihtiyacýmýz var.
***
Türkiye’de 5 milyonu üniversitelerde, toplam 15 milyon öðrenci bulunuyor. Bu rakam pek çok ülkenin nüfusundan bile fazla.
Ýnsanýmýz sosyal statü ve zenginleþme anlamýnda yükselmenin eðitimden geçtiðinin farkýnda, çocuklarýnýn eðitimi için her türlü fedakârlýðý yapmaya hazýr. Bunlar olumlu yönlerimiz. Eðer bu artýlarýmýzý doðru kullanabilirsek 2023 hedeflerine ulaþmak ve hatta geçmek mümkün. Aksi takdirde zenginliðimiz fakirliðimiz haline gelir...