TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ENGELİ DARBE KÜLTÜRÜ-6 ‘Netekim’ Kenan iş başına ve son perde!

Kurduğu her cümlenin ya başına ya sonuna ‘netekim’ sözcüğünü ekleyen, büyük bir kesimin Mustafa Kamil Zorti namıyla tanımlamaya başladığı, katıla katıla gülüp yerde yuvarlananların sayısının hızla arttığı güzel ülkemizde, ayağına külot pantolon, kafasına kasket geçirip 1930'lardan kalma traktörlerin önünde kaşlarını çata çata resim çektirerek Atatürk'e benzeyeceğini sanan Kenan efendi, ülkenin gelmiş geçmiş bütün güldürü ustalarını sollamış, rahmetli kardeşim Kemal Sunal'a rakip olduğunu bile sanmaya başlamıştı. Örneğin bendenizi TRT'den, "Bu herif karşımda bacak bacak üstüne atıp cıgara tüttürüyor!" diyerek kovdurtan bu bütün zamanların en bilgili ve kültürlü devlet adamına TRT Genel Müdürü, nerede oldu bu devlet başkanım diye sorunca "Televizyonda. Herif benim o ekranı seyrettiğimi düşünecek ve ona göre davranacak! Kovun gitsin!" dedi.

Bunun üzerine TRT Genel Müdürü özürler dileyerek emrin gereğini yerine getirdi. Aslında bana çok büyük bir iyilik yapmıştı MK Zorti; üç otuz paraya çalıştığım TRT'den çok iyi para karşılığı Star'a geçtim ve 10 yıl süreyle programı dilediğimce yaptım. 

Kimi kaynaklara göre asker 1978'den itibaren, kimi kaynaklara göreyse de 1979 ortalarında başlayarak darbeye hazırlanır. Askerler 1979 sonunda bir uyarı mektubuyla siyasileri uyarırlar. Ancak siyasiler bu uyarıları ciddiye almaz ve somut bir iş birliğine yanaşmaz! Siyasi katlarda çalışmalar sürerken sokaktaki hareketlilik de hepten artar. ABD ve NATO'da her fırsatta darbeyi teşvik eder. Darbe sonrasında CIA yetkilisi Paul Henze'nin Başkan Carter'i arayarak "bizim çocuklar başardı!" dediğini duymayan da bilmeyen de kalmamıştır! 

Türkiye'de 12 Eylül öncesi ve Konsey arkadaşlarıyla Evren'in yaptıklarını, darbenin yol açtığı tahribatı, tutuklanan kimine göe 600 bin kimine göreyse 1 milyon kişinin başına gelenleri anlatmak için kitap hatta kitaplar yazmak gerekir. 

Her şeyden önce 70'li yıllarda birdenbire başlayan terör eylemlerinin neden, nasıl ve kimlerce yönetildiğini öğrenmemiz gerekir. Özetle tarih bu dönemi yeniden değerlendirip yeniden kaleme almak zorundadır!