Türkiye’nin gücü, Ýdlib ve ekonomi

Ülkelerin gücü, devlet ve milletiyle bir bütündür. 15 Temmuz gecesi yaþanan hain kalkýþmada devlet birimleri paralize olmuþken milletin gücünün nasýl ülkenin mukadderatýna sahip çýktýðýný gördük. 

Türkiye tarih boyunca büyük krizler, sorunlar, sýkýntýlarla karþýlaþmýþ ama hepsinin üstesinden gelebilmiþtir. Maruz kalýnan badireler ne kadar büyük de olsa, eðer ülkeler sorun çözme kabiliyeti ve kapasitesine sahip olurlarsa bunlarý çevirme yeteneðine sahiptirler.

Döviz üzerinden yapýlan müdahalenin ve manipülasyonun ekonomik dalgalanmaya sebep olduðu malum. Bunu sistemi çökertecek büyük bir kriz olarak görmek yerine, ülkenin sorunu yönetme kapasitesine güvenmek daha doðru olandýr. 

Eðer tek bir hadise üzerinden Türkiye’nin güçsüz düþtüðü düþünülürse bu büyük bir haksýzlýk olur. 

Ýdlib mutabakatý tek baþýna Türkiye’nin siyasi ve diplomatik gücünü bir kez daha gözler önüne sermiþtir.

Ýki süper gücün çekiþtiði bir mecrada Türkiye’nin inisiyatif yüklenmesi ve netice almasý bu gücün göstergesidir. 

Malum Suriye’de görünen iki blok arasýnda bir mücadele var, ABD ve müttefikleri, Rusya/rejim ve müttefikleri… Ama bir de Türkiye var. Bir bölgede Türk ve Amerikan askerleri devriye geziyor, bir bölgede Türk ve Rus askerleri devriye gezecek.

Ýdlib mutabakatý belki bir bölgeyi ilgilendiren bir anlaþma olabilir ama Suriye’nin geleceðine Suriye’nin geneliyle ilgili müzakere süreçleri olan Astana ve Cenevre’den belki daha fazla etki yaptý. 

Bu mutabakatýn Suriye’nin þekilleniþinde ne kadar büyük bir etkisi olduðunu zaman gösterecek. Böylece Türkiye siyasi ve diplomatik gücü ile bir kez daha temerküz etmiþ oldu. 

Güçlü ülkeler kendi dýþýnda kurulan ama kendisini ve bölgesini etkileyen oyunlarý bozma kabiliyetine sahiptirler. Daha güçlü ülkeler ise hem oyun bozma, hem oyun kurma kabiliyetine sahiptirler. Ýþte bugün Türkiye’nin yaptýðý budur.

Ýdlib mutabakatýyla Türkiye hem kendisine yönelecek tehditleri ortadan kaldýrmýþ, hem de Suriye’nin geleceði açýsýndan kritik bir müdahalede bulunmuþtur.

Bu mutabakatla hem askeri riskler, çatýþma ve kaos ihtimali azalmýþ; hem de sivil riskler, dram ve göç dalgasý ihtimali zayýflamýþtýr.

Türkiye bu hamlesiyle adeta yeni çýkacak bir savaþý durdurmuþtur. Bunun doðuracaðý sivil kayýplar ve yeni göç hareketlenmeleri gibi sorunlar böylece devre dýþý býrakýlmýþtýr. 

Ekonomik, siyasi ve askeri gücün bir bütün olarak ülkenin pozisyonunu belirlediði düþünüldüðünde Türkiye’nin böyle bir süreçte oyun kurucu olarak devreye girmesi gücünü teyit eden bir husustur. 

Ýdlib mutabakatý silahsýz çözüm açýsýndan Suriye denkleminde yeni bir sayfa açmýþtýr.

ABD, Ýran ve Esed rejimi ise gönüllü veya gönülsüz durumdan memnuniyet duyduðunu açýklamak zorunda kalmýþtýr. 

Güçlü Türkiye AB’nin de, ABD’nin de, bölge ülkelerinin de yararýnadýr. Ekonomik manipülasyonlarla türbülansa sokulmak istenen bir Türkiye’nin maruz kalacaðý göç veya terör tehdidi tüm bu aktörlerin menfaatlerini riske sokacaktýr. 

Tekrar etmek gerekirse ülkemizin sahip olduðu kapasite ve kabiliyetle karþýlaþtýðý ekonomik müdahaleleri çözme imkânýna güvenmek ve siyasi psikolojiyi bozmamak gerekir. Muhalefetin yaþanan bu tabloyu doðru okumasý ve Türkiye’nin ulusal menfaatleri istikametinde sorumlu bir tavýr takýnmasý yerinde olur.Güven ve umut gibi psikolojik faktörleri de, rasyonel faktörleri de bir arada gözeterek kenetlenmiþ bir toplum olarak yolumuza devam etmemiz gerekiyor. 

Ýdlib mutabakatý da göstermiþtir ki, Türkiye bölgesel arenada söz sahibi olacak kadar güçlü bir ülkedir ve buna inanarak moral motivasyonumuzu güçlü tutmak gücümüze güç katacaktýr.