Þu günlerde sýk sýk vurgulamakta fayda var. Türkiye’nin etrafýnda olup biteni, özellikle de Suriye Kürtlerinin öne çýkmasýný sadece bir güvenlik sorunu olarak tanýmlamak, geçmiþin büyük hatalarýný tekrarlamaktýr. Türkiye’nin yeni bir bataklýða deðil, dostluklara ihtiyacý var. Bunun için sadece elini uzatmasý kafi ve bölge dýþý güçlerin asla elde edemeyeceði/anlayamayacaðý bir avantaja sahip.
Sizi bilemem. Ama ben yakýn coðrafyamýzda ‘Kürt kartý’nýn sürekli olarak bize karþý kullanýlmasýndan, bununla korkutulmaktan, güvenlik ve bölünme paranoyasý ile yaþamaktan býktým. Doðru bakmayý ve kuþatýcý olmayý baþarýrsak, Kürtlerin bütün kazanýmlarý, evet tekrar vurgulayayým, ‘bütün kazanýmlarý’ bizim hanemize yazýlacaktýr. Irak ya da Suriye fark etmez; Kürtlerin kaderi ve geleceðini Türkiye’den baðýmsýz yazmaya kimsenin gücü yetmez.
Irak Kürtleri konusunda geçmiþte yaptýðýmýz hatalarýn bedeli çok aðýr oldu. Kendi tarihimizin ve coðrafyamýzýn doðal bir parçasý olan unsurlarla kavga etmek, hem kendi içimizdeki sorunlarý derinleþtirdi. Hem de kolayca kurulabilecek ittifaklardan bizi mahrum býraktý.
Türkiye bu büyük yanlýþtan 2006’da döndü. Devlet aklý, son derece yerinde bir tercihle Irak’taki ittifak zincirini yeniden kurdu. Þimdi bunca karmaþanýn içinde Ankara’nýn en büyük avantajý Irak Kürtleriyle kurduðu doðru iliþkiler. Ýþte þu sýralarda Türkiye Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu, Mesut Barzani’yle görüþüyor ve hiç kuþkunuz olmasýn, bölgenin geleceðinde hamle üstünlüðü hala Türkiye’nin elinde.
***
Evet, ciddi sorunlarýmýz var. Sözgelimi Suriye Kürtleri hakkýndaki bilgilerimiz ya PKK-PYD hattýnýn propagandasýndan ibaret ya da korku üzerine bina edilmiþ hamasetten. Orada geçmiþiyle, tarihiyle ve hepsinden önemlisi deðerleriyle size yakýn milyonlarca insanýn yaþadýðýný fark edip, onlarla bir ortak gelecek tasavvuru peþinde koþmak dýþýnda seçeneðimiz yok.
Eðer geçtiðimiz yüzyýlýn saçma sapan tercihleri yüzünden, devlet aklý, Nakþibendilik baþta olmak üzere bu topraklarýn kadim deðerlerini karþýsýna almamýþ olsaydý, bugün Suriye ya da Irak konusunda korkularýn deðil, barýþýn adresi olabilirdik. Olmadý. Bunca kan ve gözyaþý, deðerlerine karþý savaþ ilan eden bir akýl fukaralýðýnýn bedeli ne yazýk ki.
Bunlar çok þükür geride kalýyor. Þaþýrtýcý olan, bu ülkenin gerçek deðerlerinin öne çýkmasý için bunca gayret sarf eden bazý kesimlerin yahut isimlerin, þimdi ‘Kürt devleti kuruluyor, önce Irak, ardýndan Suriye’ korosuna katýlmýþ olmasý.
Hani kardeþlik, hani deðer ortaklýðý, hani ayný kýbleye yönelmenin muhteþem güzelliði, hani ayný dergahlarda zikretmenin coþkusu. Ne zamandýr ‘ulus devlet’ üzerinden giydirilmiþ deli gömlekleri bulunmaz Bursa kumaþý oldu. Ne zamandýr kardeþlerimize kavuþmanýn ve bütünleþmenin önüne sýnýrlarý, haritalarý koymak marifet sayýlýyor. Ve ne zamandýr Kraliyet eliyle çizilmiþ sýnýrlarý korumak olmazsa olmaz kutsalýmýz haline geldi.
***
Türkiye, elbette vatandaþlarýnýn güvenliðini saðlar, siyasi sýnýrlarýný korur. Ama ayný zamanda doðal sýnýrlarýnda kendi tarihini arar, geleceðini þekillendirir, kardeþleriyle bütünleþmenin heyecanýný yaþar.
Yüzyýl öncesinin hatalarýný tekrar ve taklit etmek için ortaya çýkan, kendisini Kürtlerin modernleþtiricisi olarak ilan eden siyasi hareket, kuþkusuz böyle bir bütünleþme ve gelecek arayýþýnda varlýk nedenlerini yitirecektir. BDP’nin saldýrgan dilinin perde arkasýnda böyle bir endiþe var.
Zor, ama doðru yönettiðimiz takdirde Türkiye’nin bölgesel aktörlüðünü perçinleyecek bir sürecin içindeyiz. Sakin ve sabýrla...