Türkiye’nin kredi notu artacak mı?

9 Eylül 2011 tarihinde o dönem çalıştığım gazetede bir yazı kaleme almış ve kesin olarak şu ifadeyi kullanmıştım; “Türkiye’nin kredi notu çok kısa bir süre içinde artacak”!

Bugün aynı düşünceler ve elde ettiğim bazı ipuçları eşliğinde şu cümleyi kuruyorum; “Ortadoğu’da savaş riski ortadan kalktığında dünya piyasalarında beklenen gelişmelere de paralel olarak Türkiye’nin kredi notu birkez daha artacak”! Bu iddia sonrası herkesin aklına şu soru düşecek; ne zaman? Esed gidip, Suriye’de “bölgedeki dokuya uygun bir yönetim tesis edildiğinde”! Kısacası; belki yarın, belki yarından da yakın...

Medya patronlarının şımarık çocukları!

Ne güzeldir elinde kadeh; Irak, Suriye, Arakan ve daha birçok bölge hakkında ahkam kesmek....Oturduğun yerden sallarsın; Dışişleri Bakanı ve diğerlerinin orada ne işi var diye! Olaya hasta kafanla bakarsın ve “bakanlar ve diğerleri Müslümanlar için oradalar AMA laik devletin, din kardeşlerinin peşinde işi olmaz” gibi çıkarımlar yaparsın! Oysa anlayamazsın ki; ORADA KATLEDİLENLER İNSANDIR ! Ve Büyük Devlet iddiasında olan Türkiye Cumhuriyeti’nin “insanoğlunun dramına seyirci kalmak gibi” bir zaafiyeti olamaz...Somali’de de, Irak’ta da, Filistin’de de, Arakan’da da öldürülenler insan kardeşlerimizdir...

Sevgili dostlar, medya patronlarının “şımarık çocukları” bunları anlayamazlar! Buradaki özveri, alınan risk, katlanılan sıkıntı “patron yatında pasta kesmeye benzemez! Şımarık çocuklar, atarlar, tutarlar; Başbakan Erdoğan’ın “Sistani ile ne işi var”, “Türkiye bitti sıra Libya-Suriye’ye mi geldi” gibi saçmalayıp dururlar ! Oysa kolay mıdır oraya gitmek, Libya iç savaşın tam ortasındayken şehir meydanında konuşmak, Kerbela’da sokakta yürümek, Lübnan Başbakanı “ben gidemem” dediği anda “orada bırakıp, kendi imkanlarıyla 130 km Hizbullah bölgesinden geçerek Türk askeri ile karavana yemek”!

Sevgili dostlarım, onlara göre kolaydır ! Ne demiş şair; bu vatan senin gibi tehlikeyi rüyada değil, namluyu gözüne dikenlere bakarak iletleyenleridir...Türk Devletini temsil edenlerin özellikle Başbakan ve çevresinin bu seyahatlerde “kefenlerini giyip” dolaştıklarını asla anlayamazlar! İnanmak ve bu yolda “hiç olmayı göze almak” nedir bilemezler, “inanç” gibi bir kelime sözlüklerinde olmadığı için İDRAK edemezler !

Sonuç : Bu ülke için birileri “canını dişine takıp risk alırken, birileri boğaz kıyısından sallayıp buna da “köşe yazarlığı” diyorsa ve medya patronları da bu “çocukları şımartmaya” devam edecekse; BU PATRONLAR “görevlerini” yapamıyorlar, “bu halkın onlara verdiği emanetleri TAŞIYAMIYORLAR” demektir ! Medya patronluğu “kamu görevidir” ve birilerine “artık yeter” deme zamanı geldiğinde “patronluk yapamayanların” ülkeye zarar vermemek adına acilen bırakmaları gerekir ! Daha açık yazayım; ya patron ol-gereğini yap ya da git başka iş bak “ticaret yap” ! Bu yazdığım bütün “ben medya patronuyum” diyenlere !

Doğadan esinlenerek ‘trend yaratmak’!

Cumartesi günü çok ilginç bir sunuma şahit oldum ve yapan uzman ile konuyu tartışma imkanım oldu. Konu başlığı “doğayı örnek alarak, geleceği şekillendirmek” yani “BİYOMİMİKRİ”!

Sevgili dostlarım, geleceğe dair hayallerimiz var, şehirler kuracağız, endüstriyel tasarım yapacağız, yapılmayanı yapacağız...Peki bütün bunlarda “optimal noktaları” yakalayabilecek miyiz ! Zeynep Arhon’a göre “çözüm doğanın bize sunduğu döngülerde” ve gözümüzün önündeki “gelişimde” gizli...

Konu çok ilginç ve detaylı, “doğadaki fraktal yapıları” piyasa hareketlerini tahmin etmede kullanan analiz yöntemlerini takip eden biri olarak anlatılanlar beni çok etkiledi ve sizler de tanışın istedim...Zeynep Arhon’u Salı günü 24 ekranlarında saat 18:15’te izleyebilirsiniz...Şirketiniz adına veya yapmak istedikleriniz bağlamında farklı bir “adım atmak istiyorum” diyorsanız, Salı akşamüstünü kaçırmayın...