G20 zirvesini takip etmek üzere Antalya’dayýz. Zirveye bir gün kala Fransa’da gerçekleþen saldýrý, Türkiye’nin gayreti ile gündeme gelen baþlýklarý, bir anlamda herkesin gündemi haline getirdi.
Olup bitenin nereye gideceði konusunda Türkiye’nin samimi uyarýlarý ve çaðrýlarý bugüne kadar yeterince karþýlýk bulmadý. Türkiye peþ peþe saldýrýlara uðradý. Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan’ýn hatýrlattýðý gibi Ankara’da, Suruç’ta, Diyarbakýr’da ve daha pekçok yerde aðýr terör saldýrýlarýyla karþý karþýya kaldý. Desteklenmek ya da en azýndan anlaþýlmak bir yana, son derece haksýz suçlamalara muhatap oldu.
Paris saldýrýlarý sonrasýnda Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn yaptýðý açýklamanýn çerçevesi, G20 zirvesine de damgasýný vurmuþ görünüyor. Ýki önemli vurgu; öncelikle terörle ilgili din, ýrk ya da benzeri bir ayrým yapmadan ayný acýyý paylaþmak. Ýkincisi terörle mücadelede samimi bir iþbirliði.
Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan, ABD Baþkaný Barack Obama ile görüþmesinin ardýndan tüm dünyaya çok önemli ve net mesajlar verdi. Sýradan deðil, kolektif bir terörle karþý karþýya olunduðunu, sadece Fransa’ya deðil tüm insanlýða yönelik bir saldýrý olduðunu ifade etti. Zirveden de bu anlamda net ve kesin bir mesaj çýkacaðýna dair beklentisini ortaya koydu.
Obama tarafýna gelince. Bir yandan Erdoðan’ýn söylediklerini onaylarken, diðer yandan Ankara saldýrýsý üzerinden Türkiye’nin hassasiyetini paylaþtý. Ancak asýl önemli olan ve zaten sorunu besleyen baþlýk, Obama’nýn olup biteni kavrama konusunda daha yolun baþýnda görünmesi. Türkiye’nin terörle mücadele ve diðer yandan mülteciler konusunda nasýl aðýr bir yük taþýdýðýný, ne ABD ne de müttefikleri yeterince anlamýþ deðiller. Fransa’daki saldýrý henüz ortaya çýkmadan, bir önceki yazýda þunlarý ifade etmiþtim:
‘Suriye’de yaþanan sorunun siyasi boyutlarýný öne çýkarýp, sürekli olarak Beþar Esad yönetimine haklýlýk, hatta meþruiyet arayanlarýn, burada da farklý bir tutum izlemeleri beklenmiyor. Ancak sorun siyasetten ibaret deðil. Bölgesel anlamda ortaya çýkardýðý terör ve insani anlamda yüzyýlýn faciasý haline gelen mülteci sorunu, kelimenin tam anlamýyla Türkiye’nin canýný yakýyor. O nedenle yapýsý ve tanýmý gereði ekonomi merkezli bir platform olsa da G20, Türkiye’nin kendi tezlerini, iç dengelerini etkileyecek kadar kendisini kuþatan sorunlarý muhataplarýna ileteceði bir zemin olacak.’ (Star, 14 Kasým 2015 )
Farklý bir parantez açayým izninizle. Þu dakikalarda zirvede ekonomi merkezli bir toplantýyý takip ediyorum. TOBB Baþkaný Rifat Hisarcýklýoðlu, Türkiye’nin özellikle kobiler konusundaki hassasiyetini dile getiriyor. Üzerinde daha fazla konuþmayý hak ediyor. Ama kobi merkezli bir modelin gelir daðýlýmý ve toplumsal dinamikler üzerindeki karþýlýðý hesaba katýlýrsa. terör ve benzeri büyük sorunlara karþý mücadelede ne kadar önemli olduðu daha iyi anlaþýlabilir. Tam da bu nedenle, yakýn gelecekte Türkiye’nin daha kalýcý bir ekonomik modeli hayata geçirmek üzere hamle yapmasý, her zamankinden daha fazla önem taþýyor.
G20 zirvesinde nasýl bir sonuç bildirgesi ortaya çýkacak, kimler hangi konuda farklý görüþler ifade edecek? Bu sorularýn cevabýndan daha önemli olan, Türkiye’nin kendi iç dengelerini yeniden kurarak tezlerinin ve sözünün belki de en deðerli olduðu bu dönemi doðru deðerlendirmesi.