ABD’nin ana akým medyasýnda süreç boyunca yayýnlanan Türkiye’yi IÞÝD’e karþý duyarsýz kalmakla suçlayan yorumlar dikkat çekici olsa da Washington’un baþýndan beri Ankara’dan istediði þeyler PYD’nin talepleriyle örtüþüyor deðildi. Haddizatýnda ABD’nin Rojava’yý PYD’ye býrakmayý tercih edeceðini düþünmek de mantýksýz olurdu. Hem Türkiye’nin hem Irak’taki Kürdistan Özerk Yönetiminin arzulamadýðý bir formülü satýn almasý mümkün deðildi Obama yönetiminin. Dolayýsýyla Ankara’yla sürdürülen müzakereler neticesinde PYD’nin de hayýr diyemeyeceði bir formül oluþturdular.
“Kobani bizim için stratejik öncelik deðil” diyerek çok önceden mesajýný veren ABD bir süre sonra Kobani’yi kuþatan IÞÝD birliklerini bombalamaya baþladý. Ancak en son bombardýmandan sonra“Bombalýyoruz ama Kobani yine de düþebilir” þeklinde ilginç bir açýklama yapmaktan geri durmadý. Türkiye tarafýnda ise daha önce Cumhurbaþkaný Erdoðan Kobani için “düþtü düþüyor” demiþti.
Aslýnda bütün bunlar olup biterken Kobani’nin çok yakýnlarýnda bir yerde, Irak’ýn Dohuk þehrinde geniþ bir müzakere masasý kurulmuþ bulunuyordu. Masanýn bir yanýnda Barzani yanlýsý Rojavalý gruplar, diðer yanýnda ise PKK’lýlar oturuyordu. Bundan on gün önce baþlayan müzakerelerde Rojava’nýn “kurtarýlmasýndan sonra” yönetimde hangi grubun ne kadar aðýrlýðýnýn olacaðý konusu ele alýndý. Aslýnda PYD “Rojava Devrimi”yle yönetimi de facto tek baþýna eline almýþ, Barzani yanlýsý gruplarý da ya etkisiz hale getirmiþ ya da sürüp çýkarmýþtý. Þimdiyse þartlar deðiþmiþ, Kobani’nin Barzani’nin müdahalesiyle kurtarýlmasý gündeme gelmiþ olduðu için yönetim gücünün yeniden paylaþýlmasý gündeme gelmiþti mecburen.
PYD’liler þimdi “Peþmergenin geleceðinden haberimiz yok. Buna gerek de yok, silah göndersinler yeter” diye açýklamalar yapýyorlar ama aslýnda geçen Pazar günü yapýlan görüþmelerde belli ölçüde anlaþma saðlandý ve ABD bunun üzerine operasyon için düðmeye bastý zaten. PYD Kobani’nin Barzani tarafýndan kurtarýlmasýný kabul etmek zorundaydý. Bunu kabul etmezse Kobani IÞÝD’in eline geçecek ama nasýl olsa bu küçük þehir daha sonra Barzani tarafýndan IÞÝD’in elinden yine kurtarýlacaktý!
Diðer yandan Irak’taki IÞÝD ilerlemesinin tehdidi altýnda bulunan baþkenti Erbil’i bile nasýl koruyacaðýný bilemeyen Barzani yönetiminin Suriye’deki soydaþlarý için böylesine bir tehlikeli maceraya atýlmasý için ciddi bir güvenceye ihtiyaç duyacaðý da muhakkak. Washington’un bu güvenceyi verdiði tahmin edilebilir. Ayný þekilde güney sýnýrý boyunca uzanan bir bölgenin ne IÞÝD’in eline geçmesini ne de PKK’nýn Suriye kolunun hâkimiyeti altýnda olmasýný istemeyen Türkiye’nin söz konusu bölgenin bunlar yerine son zamanlarda adeta stratejik çýkar ortaklýðý yaptýðý Barzani yönetiminin kontrolüne girmesini tercih edeceði de tahmin edilebilir. Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn dünkü açýklamasýndan öðrendik ki “peþmerge formülü” zaten Türkiye’nin önerisi olarak gündeme gelmiþ.
Daha önce “PKK’nýn Suriye koluna silah gönderilmesini kabul edemeyiz” deyip de þimdi bunu kabullenmek bir tutarsýzlýk oluþturmuyor mu peki? Bir “u dönüþü” söz konusu deðil mi? Bana sorarsanýz bir u dönüþü yok burada, belki bir þerit deðiþtirme olabilir, o kadar! Çünkü esas olan Rojava adý verilen bölgenin ne IÞÝD’in ne de PKK’nýn kontrolünde olmasýna rýza göstermemek. Barzani formülü bunu saðlýyor sonuçta. Ýkincisi PKK’nýn Suriye koluna aðýr silahlar verilmesini milli güvenliði bakýmýndan sakýncalý bulan Türkiye için söz konusu silahlarýn peþmergenin elinde olmasý ise tercih edilebilir bir durum. Zaten ilk sevkiyatta hafif silahlarýn gönderildiði açýklandý. Bunlarýn - zaten- Barzani yönetimine ait silahlar olduðu da vurgulandý. Yani ABD kimseye silah vermiþ olmuyor. Barzani güçlerinin ellerindeki silahlarý PKK’ya býrakacaklarý da düþünülemeyeceðine göre demek ki Türkiye’nin çekincelerini giderecek þekilde bir operasyon kotarýlmýþ bulunuyor. Üstelik Türkiye’nin isteyebileceði en uygun formül uygulamaya sokulmuþ bulunuyor. Bunlara bakýldýðýnda Türkiye’ye raðmen yapýlan bir operasyondan veya Türkiye’nin mecburen u dönüþü yapmasýndan söz etmek hiç mantýklý görünmüyor.