Nihayet Japonya diþini gösterdi. Japonya Merkez Bankasý (BOJ), geçen gün yaptýðý toplantýda varlýk alýmlarýný iki katýna çýkardýðýný açýkladý ve uzun vadeli devlet tahvili alýmý yapma kararý aldý. Böylece Japon tahvillerin faizleri inerken, yen hýzla düþmeye baþladý. Bu böyledir, Japonlar bir karar aldýklarýnda bunu, ne pahasýna olursa olsun, sonuna kadar uygularlar. Ýlkönce iþbaþýna yeni gelen Baþbakan Þinzo Abe’nin söyledikleri pek dikkate alýnmadý ama Abe, ciddi olduðunu BOJ’un baþýna Kurudo’yu getirerek gösterdi. Batý’nýn ‘hani merkez bankasý baðýmsýzdý, hayýr bunu yapamazsýnýz’ haykýrýþlarý da para etmeyince meselenin Pearl Harbor saldýrýsý kadar ciddi olabileceði yeni anlaþýlmaya baþlandý. Böylece Baþbakan Abe’nin ve onun Merkez Bankasý baþkaný olan Kurudo’nun misyonu belli oldu. Bu misyonu, Japonya’nýn müthiþ ekonomik verimliðini öne çýkartarak Pasifikte yeni denge oluþturmak þeklinde özetleyebiliriz.
Meiji Restorasyonundan sonra, Japon Ýmparatorluðu Batý’ya yetiþmek için, militarizme dayanan geniþlemeci ve saldýrgan bir politika izlemiþtir. 1929 krizine gelindiðinde, Japonya’nýn elinde dünyanýn en büyük 3. deniz gücü bulunuyordu. Japonya, krizle birlikte harekete geçti, Mançurya sorunu üzerinden Çin’le savaþ durumuna geldi; 1933’te Milletler Cemiyeti’nden çekildi, 1940’da da Almanya ve Ýtalya faþizmleriyle anlaþarak ‘mihver’ devletlerini oluþturdu. Bu tarihi bundan sonrasýnýnda böyle olacaðýný söylemek için yazmadým, tam aksi olacak bence, Japonya geliþmekte olan Asya’nýn barýþçý yeni kalkýnma çizgisine eklemlenecek. Bunun en önemli adýmý Çin-Japonya ve G.Kore arasýnda baþlayan serbest ticaret görüþmeleri. 1929 krizi ve ulus-devletlerin yeni hegemonya kapýþmasýnda Japonya, ayný bu þekilde ayaða kalkmýþtý ama Avrupa’nýn yanlýþ tarafýnda yer alarak ve savaþý seçerek kaybetmiþti.
Görmüyorsanýz artýk konuþamazsýnýz!
Þimdi yine bir kriz var ve yine Avrupa zor durumda ve yine Asya ayaða kalkmaya çalýþýyor. Ama bu sefer ayaða kalkan yalnýz Asya’nýn Pasifik tarafý deðil, Türkiye’den baþlayan ve Ortadoðu, Ön Asya’dan geçen bir çizgide Doðu’nun Batý ile eþitlenmesi sürecini yaþýyoruz. Bu süreci okuyamayanlarýn artýk bütün bu sözkonusu coðrafyada siyaset, ekonomi üzerine konuþmasý, söz söylemesi ya da siyaset yapmasý çok zor.
Türkiye’de AB sürecini destekleyen, bugün gerçekten Türkiye’nin bugünleri görmesinde sözü, emeði, bilimsel çalýþmalarý olan liberal aydýnlarýn þu sýra söylediklerine dikkat ediyor musuz? Ben ediyorum, örneðin Doðu’nun bu kendine geliþini görmek istemiyorlar. AB’nin hala bu haliyle devam edemeyeceðini bilimsel olarak görüyorlar ama bunu itiraf edemiyorlar. Söyledikleri özetle þu; ‘üretim tamam batýdan doðuya kaydý ama batý üniversitelerine, batýnýn Ar-Ge merkezlerine kimse yetiþemez, batý, ucuz emek cenneti olduðu için üretimi doðuya kaydýrdý, eðer yaþadýðýmýz çað bilgi çaðý ise bilgi hala batýda üretiliyor, o zaman doðu-batý eþitlenmesine gidiyoruz tezleri yanlýþ’ Bu tezi aslýnda tek baþýna BRIC(S)K ( Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, G.Afrika, G. Kore) verileri bile çürütür ama bu tez, ayný zamanda liberal ve piyasayý savunan bakýþ açýsýna da ters. Þöyle; eðer siz liberalizmden yanaysanýz serbest rekabeti, sýnýrsýzlýðý, anti-tekel ve devletçi olmayan bir ekonomiyi savunursunuz deðil mi; ancak ýsrarla, örneðin Alman ulus-devletinin verimliðine eriþmek imkansýz, ABD üniversitelerinde her þey olup bitiyor, teknolojiyi hep (hegemon) ulus-devletler belirleyecek, biz hep nal toplayacaðýz, demezsiniz. Ha, bu bir vakadýr, veriler öyle diyeceksiniz; ama o da öyle deðil, iþte buyrun; bugün Çin’deki akademik yayýnlar dünya toplam akademik yayýnlarýn yüzde 11’ini oluþturuyor. Dünyada malzeme bilimi alanýnda yapýlan yayýnlarýn dörtte biri Çin’e ait. Yine Çin’deki mühendislik, ziraat, ekonomi araþtýrmalarýnýn etki faktörü dünya ortalamasýnýn üzerinde. G.Kore’de ise malzeme bilimi gibi stratejik alanda yapýlan yayýnlarýn literatür payý yüzde 6.3, bilgisayar teknolojilerindeki payý yüzde 5,6. BRICK ülkelerinde akademik yayýnlar, patent baþvurularý, Ar-Ge yatýrýmlarýnýn ekonomik etkisi giderek yükseliyor. Bu ülkelerde, patent baþvurularý bilgisayar, dijital iletiþim gibi yüksek teknoloji alanlarýnda ve batýya yetiþmiþ durumda. Avrupa Komisyonu raporunda belirtilen geliþmiþ bir ekonominin GSYÝH’sýnýn en az yüzde 2’si kadar Ar-Ge yatýrýmý yapmalý ilkesini bugün Asya ülkeleri yakaladý.
Türkiye geç kaldý ama artýk farkýnda...
Peki Türkiye diyeceksiniz, Türkiye ancak kendine geliyor, bunlarý tartýþýyoruz ve dile getiriyoruz ama tarihte ilk defa iþbaþýnda bir hükümet hatta daha ötesi devlet bu eksikliði itiraf ediyor ve bu tarihsel açýðý kapatmak için çareler arýyor. Doðu’nun büyük entegrasyonu baþladý. Türkiye’deki barýþ süreci ve Ortadoðu’nun deðiþen dengeleri ve demokratikleþme buraya çok olumlu katký yapacak. Herþeyin Batý’dan geleceðini savunan Türkiye’nin utangaç ‘ittihatçý’ liberallerine gelince, bence onlar ulus-devletçi, liberal falan deðiller ama bunun da farkýnda deðiller.