Osmanlý’yý yýktýlar ve sahipsiz kalan Müslümanlarýn yaþadýðý coðrafyayý parsel parsel bölerek her birine farklý fitne tohumlarý ektiler ve her parseli, kendi tayin ettikleri devþirmeleriyle yönettiler.
Türkiye gibi kendi kendini yönettiðini zanneden ülkeleri ise vesayet odaklarý üzerinden kontrol ettiler.
Bugün Suudi Arabistan, Mýsýr, BAE, Bahreyn ve diðerlerinden asla Amerika, Ýngiltere ve hatta Ýsrail aleyhine bir tutum sadýr olamaz.
Çünkü hiçbir diktatör, sýrtýný dayadýðý velinimetine kafa tutamaz. Gücünü kendi halkýndan almayan liderler, güç kaynaklarýnýn uþaðý olmaya mahkumdur.
Onlarý orada tutanlar, yanlýþ yapana (!) derhal haddini bildirir.
Oyunu tam görebilmek için, Saddam ve Kaddafi’nin baþýna gelenlerden ziyade, Irak ve Libya’nýn ne hale geldiðine bakmak gerekir.
Türkiye’de de durum farklý deðildi. Marshall yardýmý, stratejik ortaklýk, NATO’da müttefiklik gibi görüntülerin arkasýna hep ABD çýkarlarý vardý.
ABD’nin kontrolünden çýkan, koltuðundan hatta canýndan oldu.
Geçmiþteki ambargolar, muhtýralar ve darbeler ABD’nin ülkemize yaptýðý rot-balans ayarlarýndan baþka bir þey deðildi.
Onun için darbelerle yönetime gelenlerin ilk iþi, ABD’nin bekleyen taleplerini yerine getirmek olmuþtur.
Bu ülkeyi yýllarca, koltuðu uðruna ABD uþaklýðý yapan lejyonerler yönetmiþtir.
Hatta, “Ýslam’a hizmet ediyoruz” diye milletin iliðini emen FETÖ hainlerinin bile Amerika’nýn hizmetçisi olduðu ortaya çýkmýþtýr.
Ama ellerindeki uzaktan kumanda cihazý yýllardýr Türkiye’yi kumanda edemiyor.
En son 28 Þubat’ta, NATO’daki “mesai arkadaþlarý” vasýtasýyla haddimizi bildirmiþ, “Etkisi bin yýl devam edecek” olan saðlam bir ayar vermiþlerdi!
O “bin yýl” için ilk adýmý da atmýþ, beynine “çip” takamayacaklarýný anladýklarý Tayyip Erdoðan’ý, ilerde tehlike oluþturmamasý için “Muhtar bile olamaz” hale getirmiþlerdi!
Oysa Allah, Erdoðan liderliðinde yeniden þahlanmamýzý dilemiþti.
Nitekim Amerika, bütün kaos yöntemlerini Türkiye üzerinde denedi, sonuç alamadýkça daha da marjinalleþti.
Sonunda, dev cüssesiyle bizzat sahaya indi.
15 Temmuz, mutlaka sonuç alacaklarý düþüncesiyle maskelerin atýldýðý bir iþgal teþebbüsüydü. Ama Allah, hainlerin o kusursuz (!) planlarýný da boþa çýkardý.
Suçüstü yakalanan Amerika, Türkiye’ye karþý savaþ ilan etmiþ durumdadýr.
New York’taki dava komedisini, Suriye sýnýrýndaki ABD entrikasýný, bu savaþýn uzantýsý olarak görmeyen bir TC vatandaþý, milli duygularýna format atmalýdýr.
Kendi terör listesinde “terörist” olarak yer alan bir örgütü silaha boðarak, bu teröristlerden “ordu” kurmak, Türkiye’ye karþý tercih edilebilecek en onursuz savaþ biçimidir.
Oysa Türkiye sadece, iliþkilerin iki baðýmsýz ülke olarak sürdürülebilmesi için sabýrla davranmýþ, diplomasinin bütün imkanlarýný kullanmýþtýr.
Umarým Cumhurbaþkaný Erdoðan, bu görüþmelerde ABD temsilcilerinin ortaya koyduðu onursuzluklarý bir gün kamuoyu ile paylaþýr.
“DEAÞ’ý bertaraf ederek Suriye’nin toprak bütünlüðünü korumak için” gelen (!) ABD, Suriye’yi bölmek isteyen “terörist ordusu” kuruyor.
Kýlýçdaroðlu ABD’yi, göstermelik bir tepki (!) ile geçiþtirip, deðiþmeyen hedefine kilitleniyor ve hâlâ yanlýþ dýþ politikadan, diplomasinin sonuna kadar (?) zorlanmasýndan bahsediyor.
Gelinen nokta her türlü iç çekiþmenin üzerinde yer alan bir beka meselesidir.
Bu ülkede yaþayan herkes, kendisini; dünyanýn sahibi zanneden bu küstahlara karþý tavýr almalýdýr.
Durum bu noktaya geldiði halde, bu ülkede yaþayýp da hâlâ bu milletin yanýnda yer almayan herkes, ABD’nin kurduðu terör ordusuna destek veriyor demektir, buna göre muamele görecektir.