Türkiye’nin yüzyıllık sinema aşkı...

Sinemamızın 100. yıl kutlamaları İstanbul Modern’in 10. yıl kutlamalarına denk geldi. Müze de bu hoş rastlantıyı değerlendirdi.  İstanbul Modern Sinema Müdürü Müge Turan ile kültür tarihimizin önde gelen araştırmacı ve arşivcilerinden Gökhan Akçura “Yüzyıllık Aşk” başlıklı bir serginin küratörlüğünü üstlendi.

Gökhan Akçura’nın kendi koleksiyonu başlı başına bir kaynak ama ülkemizde hem sinema tarihçisi hem de arşivcisi olarak haklı bir üne sahip duayenlerimiz Agah Özgüç ve Burçak Evren’in yanı sıra Ömer Durmaz, Cengiz Kahraman ve Ali Özuyar da koleksiyonlarıyla sergiye katkıda bulundu. İstanbul Kalkınma Ajansi - İSTKA ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tarafından desteklenen “Yüzyıllık Aşk - Türkiye’de Sinema ve Seyirci İlişkisi” başlıklı sergi 25 Eylül - 28 Aralık 2014 tarihleri arasında açık olacak.

Bu serginin öncelikle ilginç ve ayırt edici yanı, sinema tarihimizde pek dikkate alınmadığı argümanıyla, sinema olgusuna “seyirci” gözünden bakmayı amaçlaması. Küratörler sergi için “Sinema tarihimizde seyirciye dair yazılı ve görsel arşiv malzemesini dijital platforma aktararak kaynakları iyi korunmamış ve kişisel çabalarla yaşatılmaya çalışılmış bir tarihin de hafızasını görünür kılmaya çalışıyor. Sinemanın olmazsa olmaz bütünleyici unsuru olan ‘seyirci’nin bakış açısı serginin rotasını çiziyor,” diyor.

 

Serginin adı Yüzyıllık Aşk, söz konusu aşkın seyirciyle sinema arasında alevlendiği malumunuz. İki gönül bir olunca samanlık seyran olur derler... Bu yüzden seyircinin sinema ile buluşma yeri olan mekanlar serginin başköşesine kurulacak: Sinema salonları, küratörlerin deyişiyle “seyirci mabetleri”nin tarihteki gelişimini, değişimini görebileceğiz. Ülkenin ilk film gösterim yerlerinden, o görkemli galaların yapıldığı kadife perdeli altın çağ tiyatrolarından, bugün gelişmiş projeksiyon ve ses sistemleriyle seyirciyi filmin içine çeken multiplex’lere ve festival filmlerinin hevesle izlendiği o mütevazı arthouse’lara varıncaya dek salonları anlatacak bu sergi. Salonlara dair her şey antreleri, lobileri, lobi fotoğrafları, yer göstericilerin kapıların üstüne astığı fenerlere varıncaya dek sergide yer alacak.

Aşıkların buluşmasına aracı olan ilanlar, gazetelere verilenler ve eskiden elden dağıtılan broşürler, seyirciyi filmi seyretmeye çağıran davetkar afişler, gişede kesilen biletler ve tabii ayrıcalıklı seyircilere gönderilen gala davetiyeleri de tıpkı aşıkların mektup ve fotoğrafları gibi serginin yaprakları arasında saklanıyor. Sinemalar seyircinin mabetleri olunca akla hemen içine kaplarla yiyecekler, meyveler bırakılan Uzakdoğu mabetleri geliyor: Sergi bültenine bakılısa “sinema içindeki tüketim unsurları”. Genç kuşağa sorarsanız popcorn tuzlu, kola buzlu! Bizim kuşağa sorarsanız Alaska, Frigo, gazoz!

Küratörler sinema seyircisinin büyük bölümünün fanatik olduğunu saptamış. Türkan Şoray, Filiz Akın ve Yılmaz Güney hayranı üç seyirciyi mercek altına almışlar sergi için! Seyirciler genellikle oyunculara hayran olup imzalı fotoğraflarını elde etmeye çalışırlar. Bu hayranlık birçok tüketim maddesinin ambalajında yıldızların resimlerine yer verilerek satışın arttırılmasını sağlar. Koleksiyonerler için de toplayacak envai çeşit nesne yaratır: Çiklet, çikolata, tabak çanak, takvim, kartpostal, kitap ayracı.  Sinema, en popüler sanat olarak hemen her yayının gözdesi olduğu için kitaplar, dergiler, albümler de hem geçici tüketim hem de koleksiyonculuk için bol malzeme sunar.

“Yüzyıllık Aşk” uğruna içinde seyircilerin ve salonların yer aldığı yaklaşık 50 yerli filmden sahne  derlendi. Böylece ‘50’li yıllardan bugüne sinema tarihinde seyirci ve salonlar bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçecek.  Yazarların bu dillere destan aşk hakkında kaleme aldıkları pasajlar da panolarda sergi görsellerine eşlik edecek.