Türkiye-Rusya, bugün deðil gelecek

Baþbakan Tayyip Erdoðan’la Rusya Devlet Baþkaný Vladimir Putin arasýndaki görüþme ve dünyaya verdikleri fotoðraflar, yakýn bir gelecekte iki ülke arasýnda ortaya çýkacak yoðun trafiðin sadece baþlangýcý.

Dünyayý eski ve kalýplaþmýþ bloklarýn gölgesinde okuma alýþkanlýðýný bir kenara býrakmadan, Ankara ve Moskova’nýn bunca soruna raðmen nasýl masada oturduðunu anlamak mümkün deðil.

Suriye, baþýndan itibaren Moskova’nýn geri adým atmadýðý, her geçen gün aðýrlýðýný artýrdýðý ve þimdi çözümde ana aktör haline geldiði bir sorun olarak bölgede tüm sýcaklýðýný koruyor. SSCB döneminde Ortadoðu üzerindeki yatýrýmlarýný hayli geniþ bir alanda koruyan Moskova, þimdi daha dar ve tam da bu nedenle daha stratejik bir noktayý, yani Þam’ý istediði gibi dönüþtürmenin peþinde.

Rusya, bir yandan Ýslam dünyasý üzerindeki etkisini koruyabilmek, diðer yanda Tahran’dan Pekin’e kadar uzanan hattaki saðlam ittifaklarý devam ettirebilmek için hayli dikkatli, ama bir o kadar da etkin bir oyun kurucu olarak sahnede yer alýyor. Dahasý, peþ peþe gelen iki örnek, önce Gürcistan’daki iktidar deðiþikliði, ardýndan Ukrayna’da ortaya çýkan ‘Avrupa Birliði karþýtý hamle’, Moskova’nýn eski diye adlandýrýlan nüfuz alanlarýnda hala operasyonel olduðunu bize hatýrlatýyor.

***

Bunlarý anlamakta zorlanýyoruz, çünkü hala geçmiþin kalýplarý ile bakýyoruz; hatta neredeyse onlarýn varlýðý üzerinden konfor arýyoruz. Yakýn bir tarihte yazdýklarýmdan kýsa bir alýntý yapmak istiyorum izninizle:

‘Bugün Rusya’nýn Suriye konusundaki arayýþlarýn merkezinde oluþunu, birbirinden çok farklý dengelerin parçasý olan Ýslam ülkelerine rahatlýkla ortak çaðrýda bulunma cesaretini, hepsinden önemlisi bu sorunla ilgili sözüm ona karþý kampta bulunan büyük güçlerin onunla deyim yerindeyse aðzý kulaklarýnda fotoðraf kareleri vermesini hayretle izliyoruz.

Kuþkusuz sorunun sadece Moskova’ya terk edildiðini söylemiyorum. Ancak tarihin bu anýnda Rusya’nýn adeta eski günlerini hatýrlatan bir tarzda küresel rol oynamasýný, bunun da özellikle Suriye üzerinden þekillenmesini daha yakýndan takip etmeyi ve anlamayý öneriyorum.’ (21 Eylül 2013, Star)

Sahnede kimin neden ve hangi dinamiklerle yer aldýðýný anlamak için, daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor. Aksi takdirde Suriye konusunda iki farklý tezin sahibi olarak görünen, hatta çatýþtýðý düþünülen iki ülkenin nasýl olup ta ‘geleceðe bakmak’tan söz ettiðini anlayamayýz.

***

Kuþkusuz tüm bunlarý yakýndan izleyen bir Ankara var. Rusya’nýn ilgileri, duruþu, ataklarý ve özellikle de yakýn çevresindeki nüfuz alanlarýný yeniden düzenleme arayýþý, tüm bunlardan doðrudan etkilenecek bir aktör olarak Türkiye’yi yakýndan ilgilendiriyor.

Hiçbir þey tesadüf deðil. Ne Baþbakan Erdoðan’ýn ikinci kez ‘Þangay iþbirliðine bizi alýn’ demesi. Ne de Rusya Devlet Baþkaný’nýn muzip bir çocuk edasýyla bunlara karþýlýk vermesi. Bunlarýn hepsi yakýn gelecekte pek çok bölgesel sorunu, beklenmedik ittifaklarla ele alacak iki ülkenin ‘ön refleksleri’ olarak görülebilir.

Elbette burada Türkiye’nin çok farklý dinamiklerle ortaya çýkan bir büyük yapýya dahil olmasýndan çok, yakýn olma arayýþýna ve dolayýsýyla da o zeminde ortaya çýkan sorunlara/çözümlere gösterdiði ilgiye bakmak gerekiyor.

Türkiye ve Rusya nereye sorusunun cevabý, bugünün sorunlarýyla deðil, yakýn gelecekteki yeni baþlýklar üzerinden okunabilir mi? Evet, ama bunun için biraz daha zamana ihtiyaç var.