Kendi içimizdeki ‘ateþli’ gündem devam ededursun, biz Türkiye’nin dünyadaki yeni dengelerde nerede ve hangi þartlar altýnda yer bulacaðýný tartýþalým. Farkýnda olmadýðýmýz ya da dikkate almadýðýmýz her geliþme bir þekilde yeni dengelerin oluþumunda rol oynuyor.
Kötü bir alýþkanlýk ya da adýna ne derseniz deyin; Türkiye kendisini doðrudan ilgilendiren bu geliþmeler karþýsýnda yeterince duyarlý deðil. Olup biteni yakýndan izlemiyor, kendi iç gündemindeki anlamsýz bazý baþlýklara takýlýp kalmýþ durumda.
Oysa bizim çoktan ve en kapsamlý biçimde, bu yeni dönemin þartlarýný kuþatabilen, hýzlý karar alabilme kabiliyetine sahip bir siyasi sistemin önünü açmamýz gerekiyordu. Þu anda siyasi sistem üzerindeki deðiþimi, sadece ve sadece mevcut güçlü lider üzerinden, yani Tayyip Erdoðan üzerinden konuþuyoruz. Oysa bu modeli sahici ve kalýcý hale getirecek adýmlarýn neredeyse hiçbirini atmýþ deðiliz.
Evet, parlamenter sistemin klasik modeliyle yola devam ederken, cumhurbaþkanýný halkýn seçmesi önemli bir adýmdýr. Elbette hiçbir þey eskisi gibi olmayacaktýr. Seçilen cumhurbaþkaný, öncekilerden daha güçlü olacaktýr. Ama bu durum ihtiyacýmýz olan güçlü liderliði bize verecek midir, iþte bunu henüz yeterince konuþmuþ ya da tartýþmýþ deðiliz.
***
Biz bunlarý konuþurken dünya ‘bizimle ilgili’ neleri tartýþýyor diye þöyle bir bakalým. Mesela Ortadoðu’yu yakýndan takip eden ve önemli analizlere imza atan ABD merkezli Al Monitor sitesinde, Rus Bilimler Akademisi’nin Doðu Etüdleri Enstitüsü Baþkaný Prof. Dr. Vitaly Naumkin’in Türkiye-Rusya iliþkilerinin deðerlendirildiði bir yoruma yayýnlandý.
Bu analiz, hem mevcut tabloyu anlamýmýza, hem de yakýn geleceðe dair önemli ipuçlarý veriyor bize. Mesela, ‘Türkiye ile Rusya Gülen konusunda mutabýk” baþlýðý altýnda iki ülkenin Suriye konusunda farklý düþünmeyi sürdürse de “Gülen konusunda Rus hükümeti ile ortak zemin bulduðu’ ifade ediliyor.
Bir baþka önemli deðerlendirme ise þöyle özetlenebilir. Rusya ile Türkiye arasýndaki baðlar, Suriye krizi ve Rusya’nýn Ukrayna’daki olaylar yüzünden Batý ile iliþkilerin bozulmasý üzerine ciddi bir biçimde sýnanmasýna raðmen ‘istikrarlý ve dostane’ olmaya devam ediyor.
Ayný parantezde dikkat çeken bir diðer baþlýk ise Kýrým sorunu üzerinden yaþananlar. Yorumda Moskova’daki görüþmelerde (Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu’nun son ziyareti kastediliyor) ele alýnan Kýrým sorununun iki ülke arasýndaki iliþkileri zehirlenmediði gibi, Türkiye’nin uzun vadeli çýkarlarý ve kaygýlarý göz önünde tutulduðunda yeni iþbirliði imkanlarýný ortaya koyduðu öne sürülüyor.
Prof. Naumkin ayrýca iki ülke arasýnda enerji alanýndaki iþbirliði fýrsatlarýna dikkat çekiyor ve Ruslar tarafýndan inþa edilecek Türkiye’nin ilk nükleer santraline iliþkin çalýþmalarýn olumlu bir biçimde ilerlediðini belirtiyor. Analizdeki þu bölümü de yorumsuz aktaralým:
‘Paradoksal olarak Rusya ile Türkiye arasýndaki yakýnlaþmayý teþvik eden bir unsur, Moskova’nýn Fethullah Gülen’in faaliyetlerine yönelik aþýrý negatif tutumudur. Geçmiþte, Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan ve Adalet ve Kalkýnma Partisi’nin (AK Parti) bu Ýslami cemaatin lideri ile müttefik olduklarý dönemde Moskova’nýn tutumu, Ankara için rahatsýz ediciydi. Þimdi ise, AK Parti lideri ile ABD’de yaþayan Gülen arasýndaki Soðuk Savaþ’ýn alevlenmesiyle Moskova’nýn tavrý, onun (Gülen’in) etkinliðini sýnýrlamak amacýyla ortak eylemlerin yapýlmasýnda çýkar yaratýyor.’ (Bu haberi aktaran www.dunyabulteni.net’e teþekkürler.)
Türkiye’nin kendi gündemi ve kendisiyle ilgili tartýþýlan gündem arasýnda böyle bir fark var. Hangisini takip edeceðiniz, ayný zamanda geleceðinizi belirleyecek.