Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

Türkiye’ye Atatürk yeter!

Yaþanan son olaylarýn sonuçta gidip Cumhuriyet mitinglerine dayandýðýný söyleyenlere karþý entelektüel terör uygulanmýþtý. Olup biteni okuyamamaktan tutun da gerçekleri görememeye kadar bir dizi hakaret... Ýngiltere’de The Times’da yayýnlanan ve neticede bir Ergenekon bildirisinden öte anlam taþýmayan ilanýn arkasýndan -beklendiði gibi- Atatürkçü Düþünce Derneði çýktý. Bu tayfa þimdi ne der merak konusudur.

Malum o günlerde, hayatlarýný Kürt olana ve Kürtlerin temel haklarýna düþmanlýkla geçirenlerin hükümet düþmanlýðý hatýrýna Kürtleri kucaklama seanslarý da görülmüþtü.  Kürtler, tam çözüm süreci rüzgarý eserken sahneye konulan þiddete de o sahte sevgi gösterisine de yüz vermemiþti. BDP Genel Baþkaný Selahattin Demirtaþ da “Gezi’deki eylemlerden hükümeti devirecek bir halk hareketi çýkarýlmaya çalýþýldýðýný gördük ve araya mesafe koyduk” diyor.

Gezi ruhunu kutsayanlarýn bir cümle de bu bahse girmesi gerekir... Kürtleri ne kadar sevecek, nerede yollarý ayýracaklar?

Geçelim...

Peki, liberaller, evrensel solcular, sosyal demokratlar; yani geleneksel olarak demokrasi safýndaki unsurlarýn, içlerindeki öfkeyi kontrol edemeyip bir coþkuyla ulusalcý-ADD-Ýþçi Partisi safýna dahil olduktan sonra durumlarý ne olacak? Tayyip Erdoðan yerinde duruyor ve galiba biraz da güç kazandý... Onlar bu durumda nereye kadar gitmeyi düþünüyorlar?

Küresel yüzü ADD olan bir hareket!

Demokrasi yürüyüþünün; yani herkesin eþit þekilde kendini ifade edebileceði dindarýn laik kadar, muhafazakarýn liberal kadar insan yerine konacaðý bir düzenin kolay tesis edilemeyeceðini biliyorduk. Buna ontolojik itirazý olanlarýn gözleri seðirmiyor, tikleri artmýyor deðildi. Dolayýsýyla, bu istikamette kayýplarýn olacaðý da ihtimal dýþý deðildi. Kimileri referandumda, kimileri de çözüm sürecinde dökülmüþtü. Bir grup da Gezi’de döküldü...

Her gayrý tabii siyasal ve toplumsal giriþim gibi ilk heyecan geçince, öfke nöbeti dinince geriye meþruiyeti tartýþmalý unsurlar kalýyor.

Gezi Parký’nýn küresel yüzü de sonuçta ADD olabildi...

Ýngiliz gazetesine ilan vermek de bir maharet deðildir. Neticede Türkiye’de yapsa kimsenin metelik vermeyeceði bir iþi korsanlýkla oraya taþýyor.

Ýngilizler bilmeyebilir tabi ama biz bugünün Türkiyesi’nde Atatürkçü Düþünce Derneði gibi kuruluþlarýn ne söyleyebileceðini biliyoruz. Çünkü, dünün Türkiyesi tamamen bu düþüncenin hegemonyasý altýnda geçti. Demokrasiden ekonomiye, özgürlüklerden azýnlýk haklarýna kadar nasýl bir toplum düzeni tasarladýklarý sýr deðil. Tasarlamak bir yana, 80 yýlý aþkýn süren uygulamalarý ortada...

Atatürk’ten fazlasý gereksiz

ADD’nin ilanýnda da norm olarak, model olarak Türkiye’nin “Atatürk’ün öngördüðü þekilde...” olmasý gerektiði öneriliyor zaten.

Ýmzacýlar göstericileri savunurken onlarý þu þekilde kutsuyorlar:

“Bu göstericiler sadece Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk’ün öngördüðü þekilde laik bir cumhuriyet olarak kalmasýný isteyen gençlerdi.”

Biz park eylemi zannediyorduk ama madem Atatürk’ün öngördüðü þekilde laik Cumhuriyet istiyorlar mesele yok... Darbe de isteseler vesayet de fark etmez!

Bir baþka ifadeyle, dünyanýn önde gelen sinemacýlarý ve Fazýl Say, Atatürkçü Düþünce Derneði’nin organizasyonuyla bir araya gelip, dünyaya “Türkler için Atatürk’ü aþmak iyi bir þey deðildir” diyorlar. “Bu Türkler’den adam çýkmaz siz bunlara söyleyin de Atatürk’ü aþmayý falan düþünmesinler...” demeye getiriyorlar. Almanlar’a Adenauer’i, Ýngilizler’e Kraliçe Victoria’yý, Amerikalýlara Lincoln’ü aþmayýn ve orada kalýn demek gibi bir þey.

Bunu, Türkiye’ye diyebilme cesaretini buluyorlar.

Demek birileri hala Türkiye’nin böyle kalýplara girebileceðine inanýyor ki adamlarý buna ikna etmiþler.