Türkiye’ye ‘yeni’ tehdit

Güçlü Amerikan ordusunun Baðdat’ý teslim almasý bile 40 gün sürmüþken, nasýl oldu da baþýbozuklardan oluþan bir güruh, beþ gün içerisinde, hiçbir direniþle karþýlanmadan, onca yolu katedip Musul’a ulaþtý?” diye þaþýranlardansanýz, asýl ben size þaþarým. 

O sorunun gayet basit bir cevabý var: Amerikan ordusu sayesinde...

Ýþgalci güç ABD, Saddam Hüseyin’in bütün izlerini yok etmeyi hedef seçtiði için, ilk iþ olarak Irak ordusunu tasfiye etti ve sýfýrdan yeni bir ordu oluþturmayý yeðledi. Bugün baþýbozuklar önünde kaçýþan ‘Irak ordusu’ Amerikalýlar tarafýndan eðitilen, henüz acemiliklerini üzerinden atamamýþ yeniyetmelerden oluþuyor; buna karþýlýk ‘baþýbozuk’ diye küçümsenenlerin içinde en kalabalýk grup, Amerikalýlar’ýn tasfiye ettiði Saddam’ýn subaylarý tarafýndan eðitilenler...

Sadece Irak böyle deðil; askerleriyle girdiði her yerden arkasýnda enkaz ve kaos býrakarak ayrýldý Amerika... Yarýn Afganistan’dan çekildiðinde de benzer bir tabloyla karþýlaþýlacak... Hem de yalnýz Afganistan’da deðil, muhtemelen Pakistan’da da...

Baðdat rejimi, ordusunu yalnýz býrakan subaylar ve kaçan erlerden sonra “Bir þeyler yap” diye yardým talep ettiði Washington’dan, “Kendi baþýnýn çaresine bak” cevabýný aldý.

Nuri el-Maliki’nin ise, IÞÝD (Irak ve Þam Ýslâm Devleti) örgütü militanlarýnýn Baðdat’a yürümemesine duadan baþka yapabileceði fazla bir þey yok...

Aslýnda terör örgütlerinin de bir aklý olduðunu kendi tecrübelerimizden bilmemiz gerekirdi, ama o tecrübenin yetmediði ortaya çýkan tabloya verilen tepkilerden anlaþýlýyor. Dikkatlerimizi zamanýnda geri çekemediðimiz baþkonsolosluk mensuplarý üzerinde yoðunlaþtýrdýðýmýz için büyük tabloyu göremiyoruz. Oysa, terör örgütünün aklý, bölgesinde güçlü Türkiye’nin, çoðu uluslararasý dokunulmazlýða sahip diplomatlardan oluþan Musul’daki beþeri varlýðýný elinde tutmamasý gerektiðine erecektir.

Esas üzerinde yoðunlaþmamýz gereken, IÞÝD denilen örgütün hangi güdülerle hareket ettiði ve nihai amacýnýn ne olduðuna dair büyük tablodur...

Sanýldýðýnýn tersine, IÞÝD, çapulcu takýmýndan oluþan bir örgüt deðil; ideolojik rehberi kim olursa olsun, örgütü savaþ sanatýndan anlayan bir subaylar grubunun yönettiðini düþünmemiz gerekiyor. O grup kendilerine atfedilen ‘ideolojik’ maskenin etrafa verdiði dehþetten yararlanmayý þimdilik uygun görüyora benziyor.

Ýlk hedefin Irak’a hâkim hale gelmek olduðunu düþünmemiz için pek çok sebep bulunuyor. Musul’a kadar yürüyüp kendilerine bir zemin oluþturmalarýnýn askeri bir mantýðý var. Paraya ve lojistik desteðe kavuþtular. Irak’da hakimiyet kurabildikleri taktirde, ikinci adýmý, Suriye’deki savaþý muhalefetten yana etkilemek ve gerekirse orada da hakimiyet saðlamak oluþturacaktýr.

Hayli ileri bir beklenti bu; ama IÞÝD-vâri gruplarý savaþmaya iten bu tür ileri hedeflerdir.

Vaktiyle Saddam’ýn liderlerinden olduðu Baas Partisi ideolojisi de, en baþlarda, Irak ile Suriye’yi birleþtirmeyi hedeflemekteydi.

IÞÝD’e atfedilen ‘Sünnilik’ ile Irak’taki el-Maliki yönetiminin ‘Þiilik’ ile irtibatlandýrýlacak özelliklere sahip oluþu, bu coðrafyayý ateþe verme —ya da Irak’ýn üçe bölünmesiyle sonuçlanma— istidadýný içinde barýndýrýyor.

Musul’da rehine tutulan diplomatlar da önemli elbette, ama esas bu durum Türkiye’yi tehdit ediyor...