Kendimizi Avrupa’nýn pek havalý futbol ülkesi sanýyoruz ama, iþte gördünüz; Ýsveç yenilgisiyle, Uluslar Ligi’nde üçüncü kümeye kadar düþtük.
Naklen yayýn gelirleri, sponsor gelirleri, forma satýþlarý konusunda da, kendimizi Avrupa’nýn ekonomisi en güçlü 6’ýncý ülkesi sayýyorduk ama; Arap ülkeleri taa Asya’dan önümüze çýktýlar. Hatta bize fark yapýyorlar. Bizi fersah fersah sollayanlardan Çin’i saymýyorum bile...
***
Tahmin etmek o kadar da zor deðil ama, bilmeyenlere hatýrlatalým... Türkiye, Avrupa’nýn en aðýr futbol oynanan ülkelerinin baþýnda geliyor. Koþmayý, ver-kaçý, tempoyu, boþ alana kaçmayý sevmeyen, yapmayan, yapmak istese de yapamayan bir kuþaða sahip... Milli heyecan duygusunu tamamen kaybetmiþ, gözünü para hýrsý bürümüþ, uçuk miktarda prim almayýnca kýlýný bile kýpýrdatmayan futbolcu ordusu; sakatlanma korkusuyla milli takýmda verimli olmaktan özellikle kaçýnýyor. Milli olmak, onur duyulacak bir hizmet alaný olmaktan çýktý, resmen külfet haline dönüþtü.
Hakan Çalhanoðlu’na bakýn, hangi milli maçta gözümüzü, gönlümüzü, ruhumuzu besledi. Ne zaman “Helal olsun” dedirtecek bir futbol oynadý. Milan gibi dünya çapýnda bir takýmda oynayan futbolcun varsa, verimi bu kadar mý düþük olur?
Barcelona’nýn bile kadrosuna katmayý düþündüðü Cengiz Ünder, bizim için ne yaptý?
Cenk Tosun, hangi taþýn altýna elini koydu? Yerine konulacak baþka adam bulunmadýðýnýn elbette farkýnda, öylesine oynuyor...
***
Zaten herhangi bir sistemi, oyun disiplini, sürekli oyunda ayný ciddiyette kalmak terbiyesi olmayan bir ülkeyiz. Bu þartlarda Ronaldo ya da Messi’ye sahip olsanýz bile, kalýcý baþarýlar konusunda hiçbir garantiniz olmaz.
Ne zaman baþarýlý olacaðý asla kestirilemeyen, þaþýrtýcý bir sonuç için sürekli mucize peþinde koþuþturan bir ülkeyiz. O kadar!