Gözümüz aydýn, ana muhalefet, en kritik süreçte meydanlara iniyormuþ. “Türkiye’yi böldürtmeyiz” mitingleriyle, birlik ve beraberliðimizin teminatý olduklarýný ortaya koyacaklar herhalde!
Fakat, sanýrým bir problemimiz var.
Çünkü bizim ana muhalefetin bu konulardaki kriterleri, “ana akým millet” ile pek örtüþmüyor.
Aslýnda yerel bazda bunu baþaranlar var. Milli ve manevi deðerlerimize saygýlý davrandýðý için partinin oyunu katlayarak; defalarca seçilen CHP’li baþkanlar var.
Onlarý çaðýrýp “Bu baþarýyý nasýl elde ettin” diye sorduklarýný da biliyorum.
Hatta bir ara bu kopyalarý kullanarak çarþaflý kadýnlara CHP rozeti taktýlar, en önemli þehirlerde ithal adaylarý devreye soktular.
Ama olmadý. Olmazdý…
Çünkü samimi deðillerdi.
Sonra da bu zoraki ayarlarý fýrlatýp attýlar.
Ýstismar siyasetini yeni strateji yaptýlar.
FETÖ ile ortaklýk hâlâ sürüyor…
Sayýn Kýlýçdaroðlu, “FETÖ’yü bu milletin baþýna Erdoðan bela etti” diyor.
Tam olarak doðru deðil, çünkü FETÖ, AK Parti’den çok önce kurulmuþ ve devletteki yapýlanmasýný büyük ölçüde ilerletmiþti. Ama AK Parti döneminde de “alný secdeye gelen insanlar” düþüncesiyle desteklendiði doðrudur.
Ya Kýlýçdaroðlu…
Bu yapý ile daha ilk temasý “suç iþlemek için ortaklýk” þeklindeydi.
Ve Kýlýçdaroðlu hâlâ bu ortaklýðýn faturasýný ödüyor.
Bakmayýn, 15 Temmuz ve sonrasýnda durumu idare etmesine, göstermelik olarak Yenikapý’ya gitmesine. Bunlar hep FETÖ’nün, takýyye taktikleriydi.
Nitekim kýsa süre sonra uydurduðu “OHAL maðdurlarý” bahanesiyle, “15 Temmuz” diye bir olay hiç yaþanmamýþ gibi eski ayarlarýna dönüverdi.
PKK ile birlikte salladýlar…
HDP ile yürüttükleri iþbirliði ile de etnik istismarýn dibini buldular.
7 Haziran, FETÖ’nün; AK Parti dýþýndaki bütün partileri Erdoðan düþmanlýðýna kilitlediði bir projedir.
Bunu da büyük ölçüde baþardýlar, “Hep birlikte iyi salladýlar” ve “yüzde 60 AK Parti karþýtý blok”a ulaþtýlar.
Ama seçimden önce “Türkiye Partisi” olma sözü veren, hatta bu uðurda ismini bile deðiþtiren HDP saf deðiþtirmiþ, Kandil’in Ankara Temsilcisi konumuna geçmiþti.
Hendek terörü ile birlikte de “PKK’nýn rehinesi”ne dönüþerek içeride ve dýþarýda açýktan Türkiye düþmanlýðý yapmaya baþlamýþlardý.
Terör için seferber oldular, yeni “Kobani”ler için halký defalarca sokaða çaðýrdýlar.
Daha beteri “15 Temmuz” için FETÖ ile paslaþtýlar. Darbeyi engellemek için sokaða çýkan Kürt kardeþlerimize “IÞÝD’çiler” dediler.
Ellerindeki yerel yönetimler vasýtasýyla “PKK’ya destek ve halka zulüm” zirve yapýnca, (bana göre çok gecikmiþ de olsa) devlet duruma el koyup; halký esaretten kurtardý.
CHP yine yanlýþ yerde…
Ama gelin görün ki, CHP hâlâ uygun adým atamýyor ve yine yanlýþ yerde duruyordu.
Vatanýn bölünmezliði için çalýþanlarýn deðil Kandil ve yandaþlarýnýn yanýnda yer almýþlardý.
CHP Bildirisi de bu savrulmanýn belgesiydi.
Zira bu bildiride halk sokaða çaðýrarak, “Demokrasimize ve ülkemizin bekasýna yönelik en büyük tehdide karþý ayaklanýn” deniyor.
Ama “en büyük tehdit” olarak ise darbecileri ve teröristleri deðil, “Saray ve AKP”yi gösteriyor!..
Vataný böldürtmeyeceklermiþ!..
Kimine?
Kandil temsilcisi Demirtaþ ve FETÖ hizmetçisi Can Dündar ile...
Hadi caným…