Türkiye’yi geleceğe AK Parti-BDP ittifakı taşır

14 Şubat 2012 tarihinde yani yaklaşık tam bir sene önce aşağıdaki yazıyı aynı sütunda yayınlamışım; bugün de, nedendir bilmem(!), aynı yazıyı, sadece 7 Şubat MİT kriziyle ilgili ilk paragrafı çıkararak siz okurlara aşağıda yeniden sunuyorum:

“Türkiye, 2007 ve 2011 genel seçimlerindeki çok önemli, ekonomik ve siyasal istikrarı hedefleyen sonuçlara, 2010 referandumunda siyasal iktidara verilen büyük desteğe rağmen hala taşları yerine oturtabilmiş değildir; Türkiye’nin, şayet bir biçimde çözülemez ise, tüm siyasi ve iktisadi kazanımlarını berhava edebilecek bir kürt meselesi mevcuttur.

Aşağıda, bir dizi ön kabulü arka arkaya koyarak, bir mantıksal/siyasal sonuca ulaşmaya gayret edeceğim.

1- İçinde AK Parti’nin olmayacağı bir siyasal-ekonomik istikrar modeli anlamlı değildir.

2- AK Parti’nin bu TBMM döneminde radikal ve elzem anayasal dönüşümleri gerçekleştirebilecek bir Meclis çoğunluğu mevcut değildir.

3- AK Parti-MHP ittifakı mümkün ve pratik sonuçlar da üretebilir ama bu pratik sonuçlar 2023 Türkiye’sinin gerektirdiği istikrar, barış ve büyüme ortamına hizmet edemez, zira kürt meselesinde böyle bir ittifakın atacağı fazla bir adım yoktur; üstelik MHP, egemen çoğunluk etnisitenin milliyetçi sözcüsü bir siyasi akım olarak, kürt sorunu çözülür ise, çağımızda geleceği olan bir hareket de pek değildir.

4- AK Parti-CHP ittifakının önünde de önemli bir kan uyuşmazlığı vardır; potansiyel olarak bu tür bir ittifak da yeni bir anayasa yapımına ön ayak olabilir ama sonuçlar yine 2023 Türkiye’sinin ihtiyaç duyacağı siyasi, ekonomik istikrara ve büyümeye büyük katkı yapamaz; CHP’nin (Sn.Atilla Kart) taşınmazların yabancılara satışına karşı alabildiği tavır (Şubat 2012) bu saptamama çok somut bir örnektir.

5- Cumhuriyet dönemi belirli kimliklerin kamusal alandan dışlanma, mağduriyet tarihidir; küçük gruplar dışında bu dışlanma ve mağduriyet sürecinin ana gövdesi muhafazakarlar ve kürtlerdir.

6- Türkiye’nin sürdürülebilir normalleşmesi dışlanmışların, mağdurların hukuk devleti ve demokrasi çerçevesinde, dışlanmışlıkları, mağduriyetleri, ama herkesin dışlanmışlığını ve mağduriyetini AB standartlarında ortadan kaldırmasına bağlıdır.

7- CHP ve MHP’yi, seçmen kitlelerini bu mağdurlar havuzunda görmek pek mümkün değildir.

8-Evrensel hukuk devleti ve demokrasi standartlarında bir AK Parti-BDP ittifakı tüm nasırlaşmış sorunlara neşter atmanın en iyi aritmetiği olarak görünmektedir; AMA NASIL?

9- BDP bu tarihsel ittifak sürecinde, tüm talepleri saklı kalmak üzere, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygılı bir biçimde ve şiddet ile arasına mesafe koyarak yeni bir siyasi dil benimsemelidir; siyasi projelerinin merkezine milliyetçiliği koyan hareketlerin, ister türk, ister kürt milliyetçilikleri olsun, gelecekleri olmayacaktır.

10- “Tüm talepler saklı kalmak üzere” ifadesi şu anlama gelir: Toprak bütünlüğü ilkesi dahilinde her türlü idari yapılanma demokratik tartışmaya açıktır, anadilde eğitim bir temel haktır, anayasa başta olmak üzere tüm hukuk metinlerinden etnik referanslar temizlenir, şiddet çağrısı ve nefret söylemi dışında mutlak bir ifade özgürlüğü ortamı sağlanır, vs.

11- AK Parti’nin yakın gelecekteki siyasi çizgisinde temel referansı 2003-2010 muhteşem başarı ve atılım süreci olmalıdır.

12- AB standartlarında uzlaşmış, iki büyük mağdur kitlenin siyasi temsilcileri AK Parti ve BDP, yeni ve anlamlı bir anayasa yapımında lokomotif olurlar; tarih de, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları da bu geçmişin iki mağdur hareketini gelecekte hayırla anarlar”.

 twitter.com/KarakasEser