Türkiye’yi ispiyonlayacaksýn da, n’olacak?

Türk Dil Kurumu sözlüðü ispiyon kelimesini þöyle tarif etmiþ: Birinin sýrlarýný, davranýþlarýný, düþüncelerini gözleyip baþkalarýna bildirerek çýkar saðlama, ispiyonlama, gammazlama... “Gammazlama” kelimesi burada kavramý, “çekiþtirme/dedikodu” düzeyine doðru götürüyor. Sokaktaki karþýlýðý çýkar saðlama amacýyla birini “yetkililere” yalan/yanlýþ bilgilerle bildirme, onun ayak altýndan çekilmesini saðlama giriþimidir. Üþenmedim, Ýngilizce karþýlýðýna baktým, bizim tek kelime ile anlattýðýmýzý Ýngilizler yine çok kelimeyle anlatmýþlar. Birinci sýrada “spy” yani “casus” kelimesi var.“Muhbir” anlamýna gelen “informer”ý da kullanýyorlar. “Grev kýrýcý” anlamýna gelen “fink” de kullanýlýyor. Kavramýn içinde kiþisel çýkar amaçlý casusluk/muhbirlik var... 

Özellikle “darbe yýllarýnda” bu türler her mahallede kendilerini gösterirler, yaptýklarý ispiyonlarla kendi halinde yaþayýp giden üniversite öðrencilerinin evlerinin basýlmasýný saðlarlardý... Kuþak olarak nefret ederiz...

Son dönemde, medyada fena halde nüksetti, þaþkýnlýkla izliyorum.

Ýsrail ile Amerika’daki neo-con lobisi bu ülkenin rotasýnýn þaþtýðýný savunup birtakým kampanyalar düzenleyebilir ama, bizim içimizdekilere ne oluyor? Sürekli Türkiye’yi ispiyonlama hali... Güçlü gördükleri devletlerin lobilerinde aðlaþarak “zavallýyý” oynama durumlarý...

Ýyi de, sen neler yaptýn, biliyorlar mý?

Rahmetli Nezih Demirkent’le çalýþtýðýmýz yýllarda iddialý bir açýklamayý manþet için önerdiðimizde ilk sorusu, “lafýn sahibi kim” olurdu. Söylerdik, lafýn sahibiyle ilgili düþüncelerini biz genç gazetecilerle paylaþtýktan sonra “manþet” veya “çöp” talimatýný verirdi. Biz söylenen laftan çok o lafý söyleyenin tutarlýlýðýnýn önemli olduðunu Nezih beyden böyle öðrendik.

Ekrem Dumanlý’nýn Washington Post’taki makalesini okurken, Amerikalýlar adýna üzüldüm, çünkü, güvendikleri gazetenin editörleri Nezih beyin o sorusunu sormamýþlardý. Bu nedenle, yazarýn baþýnda bulunduðu gazetenin, bir dönem gerçek anlamýyla “cadý avý”na dönen davalarýn savunucusu, yüzlerce masum insanýn medya-savcý-polis hattýnda hayatýnýn karartýlmasýnýn destekleyicisi, “yahu bu davalarda ters giden bir þey var, nasýl olur da bir eski genelkurmay baþkaný, hem de tek baþýna, terör örgütü lideri olur” diye soranlarýn üzerine “darbeci/Ergenekoncu” diyerek giden bir mevkute olduðunu Amerikalýlar bilmiyorlar.

Nedim Þener’in yerinde olsam, Washington Post editörlerinin atladýðý bir konuyu tamamlar, gazeteye “kimdir” yazýsý yollarým. O tutuklandýðýnda Dumanlý, kararý desteklemiþ, “batsýn bu gazetecilik” bile demiþti!..

Bakýn neler oluyor?..

Cumhurbaþkaný’na hakaret ettiði gerekçesiyle 16 yaþýnda bir çocuk gözaltýna alýndý ya, (Bozdað’ýn dediði gibi keþke alýnmasaydý) baktým, herkes haberin üzerine atladý, Türkiye’nin yeni “diktatörlük”görüntüsü için... Dumanlý da yazýsýnda -haliyle- atlamamýþ. Çocuk serbest býrakýldý. Ama, Teksas ‘ýn Fort Worth kentinde yaþayan 17 yaþýndaki Montrae Toliver’i ne yapacaðýz? Çocuðun suçu bir tvit atmak.  Tvitinde beyaz polislerin iki de bir Afrika kökenli gençleri öldürmesine karþý çýkýyor ve iliþtirdiði resimde de bir tüfekle bir polis aracýna niþan alýrmýþ gibi görünüyor. Elindeki tüfek oyuncak. Polis bu tvit yüzünden o çocuðu tutukladý, gerekçesi, terörist faaliyet!.. Çocuk içerde, 2 yýl hapsi isteniyor. Bu haberi herhangi bir yerde okudunuz mu, hayýr... Çünkü bu tür geliþmeler Türkiye gibi ülkelerde olursa haber deðeri taþýr...

Türkiye’yi her fýrsatta ispiyonladýðýnýz Amerika böyle bir ülke...

Hangi medya?..

Bizim Baþbakan’ýn odasýnda resmen “böcek” bulundu, o böceðin gerçek sahibini arýyoruz, oradan cevap geliyor, “özgür medya susturulamaz...”

Hangi medya bu, anlayamadýk, medya ne zamandan beri, tutuklanan polisler için ayaða kalkýyor, savcýlar için kampanya düzenliyor?

Bu ülkede bir zamanlar, Genelkurmay’ýn ýþýklarýný takip eden medya vardý, þimdi de “polis-savcý cuntasý”nýn kalemþörleriyle mi karþý karþýyayýz... Askerle “iþ tutan” medya “darbe varakasýdýr”, polis-savcý cuntasýyla birlikte olan nedir? Emperyalist komplosu “örtülü faþizmin maþasý...”

Cemal Süreya’nýn anlatýmýyla “þemsiyesi dýþardan þifreli” birileri medya özgürlüðü kampanyasý düzenliyor. Yetinmiyor, bir de “iç kaos” yaþadýðýný ileri sürdüðü Türkiye’ye “yatýrým yapmayýn” çaðrýsý yapýyor.  Kuddusi Okkýr, Ali Tatar ebedi alemde seni bekliyor, nasýl gireceksin o mezara bu kadar kul hakkýyla, onu düþün önce...

Yazýklar olsun hepinize... Bu memleketin ekmeðini yediniz, suyunu içtiniz... Deðer miydi?.. Sonunda sabýr taþýmý çatlattýnýz ya, pes!..