BRÜKSEL (Belçika)
Yanlýþ yere geldiðimi daha ilk konuþmacý sunumuna baþlar baþlamaz anladým. ‘Batý Balkanlar ile Türkiye’de ifade özgürlüðü ve medya’ baþlýklý ‘Speak Up’ (Sesini yükselt) toplantýsýnda, 10’dan fazla devlette basýnýn durumu konuþuldu konuþulmasýna, ama aðzýný açan ‘Türkiye’ demeden geçemedi.
Türkiye’de ifade özgürlüðünün ayaklar altýnda bulunduðuna, cezaevlerinin gazetecilerle dolu olduðuna ve hükümetin farklý fikirlerden korktuðuna daha önce inanmayanlar, ‘Gezi Parký’ görüntülerinden sonra cephe deðiþtirmiþler...
Oysa iki ay önce aldýðým davete ‘Evet’ cevabý verdiðimde, toplantýda hoþuma gidecek övgüler iþiteceðimi düþünmüþtüm. Ýstanbul’daki hesap Brüksel’e uymadý.
Arnavutluk’ta, Bosna-Hersek’te, Kosova’da, Hýrvatistan’da, Sýrbistan’da, Karadað’da, Makedonya’da, Romanya’da, Slovakya’da, Slovenya’da basýn tam anlamýyla özgür mü? AB üyesi ülkelerde özgürlüklerin kullanýlmasý yönünde sorunlar yaþanmýyor, medya mensuplarý tehdit almýyor mu?
Yukarýdaki sorularýn hepsinin cevabý ‘Evet’ aslýnda; ancak projektörlerin son haftalarýn olaylarý yüzünden ülkemiz üzerine çevrilmesi, herkeste kendi sorunlarýný unutturacak bir etki yapmýþ.
Öteki ülkelerden katýlýmcýlar ihmale uðradýklarýný düþündüler...
Nasýl oluyor da gösteriler ve gösterilere verilen cevaplar bu kadar hýzlý bir biçimde dünyanýn her tarafýna yayýlýp bir kanaat haline dönüþüyor?
Bu tür sorulardan ‘tuzak’ kuþkusunu güçlendirecek sonuçlar çýkaracaklar olduðunu biliyorum. Ancak burada konuþmalarýný dinlediðim, sohbet ettiðim kiþiler bana belli bir yerden aldýklarý talimatla hareket eden insanlar gibi görünmedi; tersine, hemen hepsi Türkiye’nin son olaylar yüzünden imaj zedelemesine uðramasýna üzülmüþ gibiydiler... AB’li siyasetçiler ile bürokratlar bile...
Daha önce rafa kaldýrýlmýþ dosyalarý birer birer açarak müzakereleri yeniden baþlatmak niyetinde olduðu biliniyordu AB’nin; bizim toplantýda olduðumuz sýrada beklenen müjdeli haber gelmedi.
Türkiye’nin özellikle Balkan ülkeleri halklarý üzerinde bugüne kadar hayranlýk uyandýrmýþ bir etkisi var... AB’nin çekirdek ülkeleri de Türkiye’nin kendisini dönüþtürme yolunda son on yýlda attýðý adýmlara bakýp Ak Parti hükümetini öncekilerden farklý bir yere koyuyorlar... AB bürokratlarý da, AB siyasilerinin ara sýra çýkardýklarý zorluklara raðmen, Türkiye’nin tam üyeliðinin gündemden düþmemesi için çaba göstermekteler...
Þimdi istisnasýz hepsinin hayal kýrýklýðý yaþamasý, biraz da, hep iyi haberler almaya alýþtýklarý bir ülkeden kýsa süre içerisine sýkýþan çok farklý haberler gelmesi hayal kýrýklýðý yüzünden.
Önemli mi bu?
Elbette önemli. Ak Parti’nin Türkiye’yi dönüþtüren bir parti olarak içte ve dýþta gördüðü desteklerde AB ile tam üyelik beklentisine dayalý iliþkisi önemli bir yer tutuyor. Siyasi kriterlerde kaydedilen geliþmelerle hukuk alanýnda AB standartlarýnýn yakalanmasý, Türkiye’yi ekonomisine güvenilecek, yatýrýma deðer bir ülke haline getiriyor.
AB bakaný vazgeçilebilir gördüðünü belli eden açýklamalar yapýyor, ama AB perspektifi içinde kaldýðýmýz için oluþan istikrar, demokratik atmosfer ve refah ülke için gerekli.
Hep eleþtirilmenin, Türkiye adýna savunma görevini üstlenenlerin iþini ne kadar zorlaþtýrdýðýný bir kez de burada fark ettim.