Burasý, Kandýra’ya baðlý Potlar köyü. Bayram arefesi, rahmetli Follu Hüseyin’in kahvesinde oturuyoruz. Yanýmda Abdurrahman Ekrem var. Oðlu, Bitlis’te mi, Muþ’ta mý oralarda bir yerlerde asker.
Tam o gün, askerliðin kýsalacaðýna dair bir açýklama yapmýþtý Baþbakan Erdoðan. Abdurrahman, “Askerlik kýsalacak diyorlar, bizim uþaða da vurur mu aca?” diye soruyor.
“Biraz sürer” diyorum. “Ýnþallah vurur.”
“Kafan rahattýr ama” diyorum, “Kaç zamandýr çatýþma yok, kavga yok, gürültü yok.” “Rahat olmaz mý” diyor, “Allah’a þükür, gece uykumuzu rahat uyuyoruz. Ama uþak erken tezkere alsa daha iyi olur.” Ankara’dan gelen haberlere bakýlýrsa, önümüzdeki günlerde düzenleme yapýlacak. 70 bin kiþi erken terhis olacak. Abdurrahman’ýn oðlu bir kaç hafta sonra inþallah köye dönecek. Askerliðin kýsalmasýnda, kimse böyle bir þey söylemedi ama, çözüm sürecinin büyük etkisi var. Çatýþma olmayýnca, güvenlik için bölgede çok sayýda asker bulundurma ihtiyacý ortadan kalkýyor. Barýþ süreci mi? Çözüm süreci mi? Her neyse. Doðru bir kapý açtý, Türkiye’de yaþayan herkes için. Demokratikleþme paketi de, ‘barýþ süreci’nin bir uzantýsý. BDP istediði kadar baðýrýp çaðýrsýn, sadece ‘andýmýz’ýn kaldýrýlmasý bile tek baþýna devrim. Baþka bir þeye de kapý açmasý gerekiyor, ‘barýþ süreci’nin. ‘Türk-Kürt kardeþtir’ sözünün elle tutulur, gözle görülür bir gerçeklik kazanmasýna... Kardeþliðin, bütün bölgeyi (bölgeyi derken, Güneydoðu Anadolu’yu kastetmiyorum, Türkiye’yi ve çevresini kastediyorum) etkileyecek bir içeriðe kavuþturulmasý gerekiyor. Biz kardeþ miyiz Kürtlerle? Ben kendi payýma cevaplýyorum, katýlmayan katýlmasýn: Evet, gölgesiz, pürüzsüz bir þekilde, biz Kürtler’le kardeþiz. Baþkalarýnýn icad ettiði hastalýklar, baþkalarýnýn iþlediði cürümler, yaptýðý haksýzlýklar yüzünden bazý sorunlar ortaya çýkmýþ olabilir. Ama, geçmiþte ve bugün, Türklerle Kürtler’in dostluðu konusunda bir engel yoktur. Sonradan icad edilmiþ engeller, istenirse, doðru çalýþýlýrsa, bertaraf edilebilir. Bir ‘iç mesele’den bahsetmiyorum, bir ‘bölgesel mesele’den bahsediyorum ve bu bölgesel meselenin hem bölgeye, hem dünyaya, çok iyi tesirleri olabilir. Belki herkes farkýnda deðil, ama Kürtler, gerek Irak’takiler, gerek Türkiye’dekiler ve Suriye’dekiler, hatta Ýran’dakiler, gitgide, hatýrý sayýlýr bir siyasi varlýk haline geliyor. Geçen hafta, Vahdettin Ýnce’nin -Fadime Özkan’ýn röportajýndaki- sözlerini manþete taþýmýþtýk, ‘Türklerle Kürtler ayný millettir’ diye. Bu bir gerçek ve bu gerçeðe eklenebilecek ikinci bir gerçek var, bunu da Vahdettin Ýnce söylüyordu: Ayný millet ve farklý ulus. (Ben, Vahdettin Ýnce’den farklý olarak, ‘ulus’ yerine, ihtiyaten, ‘kavim’ kelimesini tercih ederim. Ama murat ayný, kelimelere takýlýp kalmaya lüzum yok.) Bakmayýn yakýn zamanlarda yaþadýðýmýz kötü tecrübelere, tarihte, Türklerle Kürtler kadar birbirlerini anlamýþ, birbirleriyle beraber olmuþ, sýrt sýrta vermiþ iki ulus örneði çok fazla deðildir. Sultan Alparslan’dan Selahaddin Eyyubi’ye, oradan Yavuz Sultan Selim’e... Bu dönemler, kuvvetli ittifak dönemleri olduðu için öne çýkmýþ olabilir, ama bunlardan önce de sonra da, Türkler ve Kürtler’in beraberlikleri daima ‘bereketli’ olmuþtur. Diðerlerini bir tarafa býrakalým, Kuds-i Þerif’in yeniden fethi, az bereket midir? Haþa, ýrkçýlýk bize hiç yakýþmaz, orada, Araplar ve baþka müslüman unsurlar da vardý. Ne diyorduk? Barýþ sürecinin, baþka bir þeye de kapý açmasý lazým. Sürecin bizi götüreceði yer, kardeþliðe yakýþýr bir beraberlik olmalý. Ýsrail’in, ABD’nin, Almanya’nýn, yerine göre, Ýngiltere’nin, Fransa’nýn, hatta Suriye’nin, Ýran’ýn hesaplarýný, manipülatif teþebbüslerini dengeleyecek, o hesaplar karþýsýnda ‘biz’i, yani Türkler’i, Kürtler’i, Araplar’ý ve diðerlerini güçlü kýlacak bir beraberlik. Kürtleri vatandaþ bile saymayan Esed’in bir kaç aydýr yüzünde beliren ‘soðuk tebessüm’ü teþhis edecek, teþhir edecek bir beraberlik. Kürtlerin, beraber çalýþýlan deðil, sürekli suistimal edilen bir unsur olarak görülmesine mani olacak... Sadece Türkiye hudutlarý içinde deðil, bütün bölgede, ‘barýþ seçeneði’ne güç verecek bir beraberlik. ‘Yabancýlar’ýn tuzaklarý, Kürtler ve Türkler arasýndaki þahinlerin, mesela PKK’daki bazý ‘þef’lerin küçük hesaplarý bu büyük potansiyeli harcarsa yazýk olur. Bugünlük diyeceðim bu kadar.