Türkler

Raþid Gannuþi anlatmýþtý: Türklerin Müslüman olmasýndan önce Nureddin (Dinin Nuru), Seyfeddin (Dinin Kýlýcý), Necmeddin (Dinin Yýldýzý) gibi isimler yoktu. Bu isimleri, Ýslam ile þereflenmekten duyduklarý büyük mutluluðu ve Ýslam davasýnýn yükseliþine adanmýþlýklarýný ortaya koymak için, önce Türkler kullandý.

Kelime-i Þehadet getirir getirmez Din yoluna baþ koydu Türkler. Bu yolda müthiþ cenkler ettiler, müthiþ devletler kurdular, Ýslam medeniyetine müthiþ katkýlarda bulundular.

Ve bu yolda yürürken yanlarýnda bulduklarý her Müslüman’a -Arap, Hint, Fars, Kürt, Arnavut, Boþnak, Gürcü, Laz yahut Çerkes- kalplerini sundular.

Onlarla ekmeklerini bölüþtüler, zaferlerini bölüþtüler, devletlerini bölüþtüler.

Arap halifelerin ordularýnda savaþmaktan, hükümetlerine hizmet etmekten gocunmamýþlardý; kendi kurduklarý devletlerde de “Ben Müslümanlardaným” diyen ve belli kabiliyetlere sahip olan herkesle bittabii çalýþtýlar, topladýklarý ordularda onlara kabiliyetleri ile mütenasip kýdemleri bitabii verdiler.

Kanlarýný da bittabii karýþtýrdýlar onlarla; kýz aldýlar, kýz verdiler, akraba oldular.

Müslüman olmayanlara Müslüman olmalarýný tavsiye ettiler elbet (ve bu sayede Arnavutlarýn büyük çoðunluðu ile Boþnaklar Ümmet-i Muhammed’e katýldý), fakat kimseyi zorla Ýslam’a sokmadýlar.

Din dayatmak þöyle dursun, dil dahî dayatmadýlar kimseye.

Fransýz sömürge tezgâhýndan geçen Kuzey Afrikalý Araplar -yer yer kendi dillerinden daha iyi bir þekilde- Fransýzca konuþurlar, Batý Afrika kabileleri Frankofon yahut Anglofon’dur, fakat asýrlar boyunca Osmanlý Devleti çatýsý altýnda yaþayan Araplar, Sýrplar, Bulgarlar Türkçe konuþmazlar.

Osmanlý Devleti’ni kolonyalist Fransýz yahut Ýngiliz Ýmparatorluðu ile ayný kefeye koyanlar ancak cahillerdir.

Baþbakan Erdoðan’a ‘Türkler anamýzý aðlattý’ diyen o Kosovalý kadýn parlamenter gibi.

Makedonya’da da var öyleleri.

“Tarihî Türk-Arnavut dostluðu dedikleri þey, Türk’ün Arnavut’u ezmesidir” gibi saçma sapan laflar eden siyasetçiler...

Arnavut tarihçi Muhammed Pirraku der ki: “Osmanlýlar Kosova Meydan Muharebesi’ni kazanýp bu topraklara yerleþmeselerdi ve Arnavutlarýn büyük çoðunluðu bu sayede Müslüman olmasaydý bugün Arnavut diye bir þey kalmazdý. Kimimiz Yunan, kimimiz Sýrp, kimimiz Bulgar olurduk bugün.”

Milliyetçilik nazarýndan bakýldýðýnda bile Osmanlý’yý þükranla anmak lazým geldiðini söylüyor Pirraku.

Benim milliyetçilikle iþim olmaz.

Ýþi olan bir Makedonyalý bir Arnavut siyasetçiye þakacýktan demiþtim ki:

“Osmanlý’ya emperyalist diyormuþsunuz. Doðrudur. Size katlýyorum. Osmanlý, emperyalistti. Arnavut emperyalisti. Ben Kayseriliyim ve þehrimde neredeyse hiç Osmanlý eseri yok. Arnavut coðrafyasýnda ise birbirinden güzel Osmanlý eserlerinden geçilmiyor. Hizmet daha ziyade bu topraklara gelmiþ, çünkü devleti daha ziyade Arnavutlar yönetiyordu. Fatih Sultan Mehmet’ten sonra Türk ýrkýndan 3 tane sadrazamýmýz bile olmadý belki, ama 33 tane Arnavut sadrazamýmýz oldu...”

Adam, “33 deðil 34!” diye düzeltti.

Öyleyse Türk’ün Arnavut’u ezdiði hikâyesine hep beraber kahkahayla gülelim; buyurun...

Türk’ün Kürt’ü ezdiði hikâyesine filan da gülebiliriz.

Cumhuriyetin kurucu kadrolarýnýn acayip bir ulus tasavvuruyla ‘Türkçü’ dayatmalarda bulunduðu ve sonraki Kemalist idarecilerin de o yoldan gittiði tamam da, bunlarý Türklerin temsilcileri ve hatta Türklerin ta kendileri gibi görmek biraz ayýp kaçmýyor mu?

Bence çok ayýp kaçýyor.

Türkçü teorilerin altýndaki imzalar arasýnda bir Yahudi ile bir Leh’in imzasý öne çýkýyorsa, Kemalist ‘Türkçü’ devlet terörünün uygulayýcýlarý arasýnda Arnavut’tan Çerkes’e, Boþnak’tan Kürt veya Zaza’ya kadar her ýrktan kimselere rastlanabiliyorsa -ve belki de en az Türkmenlere rastlanýyorsa- þöyle bir durup düþünmek lazým.

Hülasa; ‘Türkler bize þöyle kötülük etti, böyle kötülük etti’ retoriðine son!

Anadolu’da, Ortadoðu’da, Kuzey Afrika’da, Balkanlar’da ne kadar halk varsa, hepsi Türklerden iyilik görmüþtür, bilgelik görmüþtür, adalet görmüþtür, delikanlýlýk görmüþtür.

Kötü þeylerin de yaþandýðýný inkâr edecek deðiliz; fakat, kaideyi bozmayan istisnalar bir yana, bu böyledir.

Dahasý, bütün doðu halklarý ve dahî bütün batý halklarý, Türklerin delikanlýlýðýndan ‘varoluþsal derecede’ istifade etmiþti.

Sudanlý mütefekkir Abdyulvahhab El Efendi, Kýlýçarslanlarýn ve Baybarslarýn mirasýna þöyle dikkat çekmiþti bir konuþmamýzda: “Müslüman Türkler Batý’dan gelen barbarlara -Haçlýlara- karþý bütün bir Doðu’ya, Doðu’dan gelen barbarlara -Moðollara- karþý da bütün bir Batý’ya siper olarak, medeniyeti iki kere ölümden döndürdüler. Sadece Ýslam medeniyetini deðil, genel olarak medeniyeti.” 

Tarihsel baðlamda Türklerden bahseden bir siyasetçi veya entelektüel, þayet hakþinas bir kimse ise, bu hakikatler yokmuþ gibi davranamaz.

Ha, unutmadan: Böyle þeyler yazdýðým için beni Türk milliyetçiliði veya Türk ýrkçýlýðý yapmakla itham etmeyi düþünüyorsanýz, bundan hemen vazgeçin; çünkü ben Çerkes kavmindenim.

Ve Arnavut Mehmed Akif gibi diyorum ki:

“Hani milliyetin Ýslam idi, kavmiyet ne? / Sarýlýp sýmsýký dursaydýn a milliyetine?”