Demokratik düzenleri ve bir arada yaþama modellerini ancak demokratik zihinler inþa edebilirler. Kürt meselesi ve terör gibi sorunlar ise ancak siyasi bakýþ açýsýnýn ve paradigmanýn deðiþmesiyle aþýlabilirler.
Ulus devletlerin bir etnik kökeni, dini anlayýþý veya mezhebi merkeze alarak diðerlerini dýþlamasý, ötekileþtirmesi veya tektipleþtirmeye çalýþmasý hem gayrý insanidir, hem gayrý Ýslami’dir, hem de anti demokratiktir. Tektipleþtirici ve jakoben anlayýþý Türklere fatura etmek ise mümkün deðildir. Belli dönemlerde Türklüðü kendi çarpýk anlayýþlarýna alet etmek isteyen kesimlerin ürettiði sorunlar, Türk milletinin veya Türklüðün kabahati olmadýðý gibi, bu sýkýntýlar Türkler ile Kürtler arasýnda bir kardeþlik zedelenmesine de sebep olamamýþtýr.
Bugün aþmaya çalýþtýðýmýz sorunlar, bir bakýþ açýsýnýn, bir siyasi zihniyetin, bir yönetme modelinin ürettiði sorunlardýr. Bunun temeli Türkler ve Kürtler arasýnda yaþanan bir mücadeleye dayanmadýðý gibi, Türklük-Kürtlükle ilgili de deðildir. Modern ulus devletler ve belli ideolojik yaklaþýmlar, farklýlýklarý reddeden, inkar eden, asimile etmeye çalýþan pratikler ortaya koymuþlardýr. Bunun muhtevasý ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye deðiþiklik göstermiþtir.
Ekrem Dumanlý, “Türk kelimesine karþý gösterilen öfke, nefret ve dýþlayýcý tutumun, Türk ýrkçýlýðýný çokça besleyecek kadar vahim bir cinnet sýnýrýný zorlamaya baþladýðýný” belirtiyor. Bu, önemli bir tespittir. Ama bahsedilen karþýlýklý besleme ve tahrik bugün baþlamamýþ, 30 yýldýr yaþanan olaylarla bu noktaya gelmiþtir.
20 yýl önce bu konular konuþulduðunda bazý Kürtler, ‘Kürtlüðün bastýrýlmasý’ veya ‘yok sayýlmasý’ný gündeme taþýrken baþka bir yanlýþa kapý açýyorlardý. Dini duyarlýlýðý yüksek olan Türk aydýnlar, Kürtler alýnganlýk göstermesin diye Türklük vurgusunu öne çýkarmamaya çalýþýrken, ‘ötekileþtirilmekten’ ve ayrýþtýrýcý milliyetçilikten þikayet eden bazý Kürt aydýnlar, negatif çaðrýþýmlarla ve ayrýþtýrýcý þekilde ‘Türk’lük vurgusu yapýyorlardý. Türk ordusu, Türk polisi, Türk devleti gibi kavramlarý son derece kötüleyici, aþaðýlayýcý ve ötekileþtirici þekilde kullanýyorlardý. Ayrýmcýlýktan ve dýþlayýcý milliyetçilikten þikayet edenler, Türk’lüðü pejoratif þekilde kullanýyorlar, aslýnda kendileri ayrýþtýrýcý ve küçümseyici tavýrlar geliþtiriyorlardý. Bugün gelinen noktadaki bir çok sýkýntý o dönemlerde ekilen kin ve nefret tohumlarýnýn mahsulüdür.
Bu tür sorunlarý sebep-sonuç iliþkileriyle izah etmek belki mümkündür, ama sebep-sonuç iliþkisiyle meþrulaþtýrmaya çalýþmak mümkün deðildir.
Oysa biz biliyor ve inanýyoruz ki, Türklük veya Kürtlük bir övünç veya gocunma sebebi deðildir, çünkü bunlar iradi bir durum, tercih edilebilir bir konu deðildir. Allah’ýn ayetleri olan bu tür etnik farklýlýklarý aþaðýlama aracý yapmak da, buyurgan bir þekilde iftihar kaynaðýna dönüþtürmek de doðru deðildir.
‘Türk milleti’ tanýmlamasýný bir ‘üst kimlik’ gibi görenler iyi niyetli bir kodlama, dýþlayýcý mantýða dayanmayan bir þemsiye vasýf üretmek istiyor olabilirler. Ancak hem bunun tarihsel serüveni bir çok eleþtiriyle malüldür, hem de bu konumlama baþarýlamadýysa ve baþkalarý tarafýndan bir ‘asimilasyon’ gibi algýlanýyorsa burada bir sorun vardýr. ‘Ben böyle anlýyorum, herkes böyle anlamalý’ yaklaþýmý baskýcý, dayatmacý ve jakoben bir tavýrdýr. Kimsenin kimseye buyurgan ve tepeden bakan tavýrla pozisyon dayatmasý doðru deðildir. Algýlarý umursamamak insani, demokratik ve Ýslami bir tavýr da olamaz. Toplumun bir kesimi, kendisini diðer kesimlerin hakimi, efendisi veya kodlayýcýsý gibi gördüðü zamanlarda zaten bu tür sorunlar ortaya çýkar. Baþbakan Erdoðan’ýn öne çýkardýðý Türkiye Cumhuriyeti Vatandaþlýðý üst kimliði daha kucaklayýcý bir perspektifi yansýtmaktadýr.
Bu sorunu ortaya çýkaran zihniyeti masum ve meþru gibi göstermek, çözümsüzlükte ýsrar etmekten baþka anlam taþýmaz.
Herhangi bir etnik, dini, mezhebi kavrama karþý alerji geliþtirmek, onu reddetmenin ilk adýmýdýr. Bilinç altýnda yerleþik olan devletçi, milliyetçi refleks ‘üstünlük’ varsayýmýyla yoðrulmuþtur.
Yýllardýr Kürt meselesiyle ilgilenen demokrat yazarlarýn Kürt kavramýna yönelik hazýmsýzlýðý iþlemesi ne kadar doðruysa, Kürt etnik milliyetçilerinin Türklüðü aþaðýlayan ve kötüleyen söylemler üretmesine yönelik tepki göstermesi de o kadar gereklidir.
Türk ve Kürt ifadelerinden çekinmemiz de yanlýþtýr, bunlar üzerinden ayrýþtýrýcý bir konum almamýz da yanlýþtýr. Ayrýmcýlýðý besleyen her yaklaþým ayný þekilde tepki görmelidir.
Statükocu zihniyetin ürettiði ayrýþtýrýcý, ötekileþtirici, kutuplaþtýrýcý ifadelerin, tabirlerin gündemden düþürülmesi, adeta temizlenmesi gerekli olabilir. Ancak bunu karþýlýk Türk kavramýna yönelik üretilen hazýmsýzlýðýn da ortadan kaldýrýlmasý doðru olacaktýr.