Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

TÜSÝAD’ýn yolu

Önceki akþam, bir grup gazete genel yayýn yönetmeni TÜSÝAD Baþkaný Ümit Boyner’in veda yemeðindeydik. Ümit Haným, Ocak ayý içinde koltuðunu SÜTAÞ’ýn patronu Muharrem Yýlmaz’a býrakacak.

TÜSÝAD’ýn ekonomi dünyasýnda ve dolayýsýyla siyasi atmosferdeki aðýrlýðýný anlatmaya gerek yok.

Ülkede üretilen katma deðerin yüzde 50’si, enerji dýþýnda dýþ ticaretin yüzde 80’i, kurumlar vergisinin yüzde 85’i, tarým ve kamu dýþýndaki istihdamýn yüzde 60’ý TÜSÝAD’ýn 600 üyesinin sahip olduðu 4 bin þirket tarafýndan üretiliyor.

Boyner, “Patronlar Kulübü” veya “Ýstanbul sermayesi” tanýmýný kullanmayý tercih etmiyor ve yalýn haliyle “Sivil Toplum Kuruluþu” sýfatýný tercih ediyor ama 41 yýllýk geçmiþinin her gününün TÜSÝAD’ý bu tanýmýn ötesine taþýdýðý muhakkaktýr.

Kaldý ki bir iþ adamlarý derneðinin “Patronlar Kulübü” olarak anýlmasý hatta belirli bir sermaye sýnýfýnýn temsilcisi olarak görülmesinin mahzuru yoktur. STK’lar da sonuçta bir grubun çýkarlarýný korumak için çalýþýrlar.

Mahzurlu olan özellikle “aðýrlýk” taþýyan kurumlarýn sistemle iliþkilerinin rutin perspektifin dýþýna çýkmasýdýr. TÜSÝAD da en çok bu yönüyle eleþtirilmiþtir.

Ümit Boyner, 2,5 saat boyunca bir yandan Türkiye ekonomisinin bugünü ve geleceðine iliþkin tahminlerini anlatýrken, bir yandan da baþýnda bulunduðu derneðin imajýna iliþkin kritikleri cevapladý.

Þu cümlenin altýný çizdim:

“Türkiye sivilleþme açýsýndan çok önemli bir noktaya geldi. Kendisini askeri vesayetten kurtardý...”

 

Kendisine sorduðumuz þu soru bu cümleyi anlamlý kýlýyor. Yýllardýr askeri vesayetin paralelinde görülen ve en çok da bu nedenle eleþtirilerin hedefinde olan bir kurumun bugün askeri vesayetten kurtuluþu bir baþarý olarak görmesi bile baþlý baþýna baþarýdýr. Deðiþim dediðimiz þeyin bir parçasý da budur.

Esasen, Ümit Boyner’in Kürt sorunu baþta olmak üzere, anayasa, baþörtüsü vb gibi tartýþmalý noktalardaki pozisyonu demokrasi hattýndadýr. Sohbette de bu esnekliði ve cesareti her konuda baþarýyla hissettirdi. Görüþlerinin tamamýna katýlýp katýlmamak elbette entelektüel tartýþma konusu olabilir ama karþýnýzda bir demokratýn varlýðýný görüyorsunuz.

“Din ve vicdan özgürlüðünde tabularý yýkmak lazým. Birey inandýðý gibi yaþamalý ve bu yaþama biçimi devlet için bir kriter olmamalý” diyor. Kim aksini söyleyebilir?

Özet... TÜSÝAD’ýn özellikle 28 Þubat’taki çizgisiyle kýyaslandýðýnda bugün geldiði nokta ülkenin topyekün demokratikleþmesi açýsýndan fayda hanesine yazýlacak bir deðiþimi ifa ediyor. Ümit Haným, 28 Þubat’ta “5’li çete” içinde bulunmadýklarýný ve bu yüzden o döneme iliþkin suçlamalarýn da haksýz olduðunu söylüyor. Bu itiraz, TÜSÝAD’ýn 28 Þubat’ta bir rol oynamadýðýný açýklamak için yeterli deðildir. Býrakýn 28 Þubat’ý, sürecin öncesi ve sonrasýnda özellikle baþörtüsü ve dini görünürlük konularýnda bugün savunamadýklarý birçok yanlýþlarý olmuþtur. Ýmaj ile hakikat arasýnda anlamlý bir fark yoktur. Patronlar, ekonomik varlýklarýný ve sistem üzerindeki aðýrlýklarýný korumak ve sürdürmek için yükselen yeni siyasi ve sosyal dalgayý bir tehdit olarak görmüþler ve buna göre davranmýþlardýr. Düne dair analizleri böyleydi...

Bugün ise, TÜSÝAD Baþkaný’nýn ifadelerinden artýk o analizi yapmadýklarý izlenimi alýyoruz. Ümit Boyner, özgürlükçü, vesayet karþýtý ve dindarlýkla kavgayý býrakan bir profili anlatýyor.

Bir arkadaþýmýz, “Sizden sonra gelecek Muharrem Yýlmaz’a ne tavsiye ediyorsunuz?” diye sordu. Ümit Haným da bu soruyu nezaketle gülerek cevapladý. Naçizane tavsiye bizden gelsin... Deðiþimi sahicileþtirmeye, derinleþtirmeye ve kalýcýlaþtýrmaya devam etmek lazým. TÜSÝAD’ýn topluma daha çok demokrasi borcu vardýr.