Muzip vatandaþlar Nasreddin Hocaya dünyanýn merkezi neresi diye sormuþlar. Hoca, "Eþeðimin çubuðunun gösterdiði yerdir. Ýnanmayan ölçsün." demiþ.
Türkiye'deki sol üzerine folklorik þamata yapmaktan fazlasý zaman israfý.
Bizdeki sol; yörüngesini kaybetmiþ, ne dediði bilinmeyen, neye itiraz ettiði anlaþýlmayan, herhangi bir konuda herhangi bir teklifi olmayan, kýyýsýna geleni yutan, ancak kaçanýn kurtulduðu kayýp adamlarýn seyyar adresidir.
Sol üzerine kafa yormaya gerek yok yani.
Ancak buna raðmen bazý solcularýn sempatik bir yanlarýnýn, hatta yer yer takdir edilecek soru ve sorgulamalarýnýn olmasýna da býyýk indirerek tebessüm edebiliriz.
Bunlardan birisi, hafta sonu malumatfuruþluk etmiþ ve Hakan Fidan'ýn Çin gezisi baðlamýnda Ýslamcýlara dokundurma yaparak, biraz da müstehzi davranmýþ.
Diyecek olmuþ ki Hakan Fidan Çin'de arayýþta, Ýslamcýlar da Batýya nanik yapýyor.
Yeni Þafakta 11/01/2015 tarihli köþe taþý mahiyetinde "Sýfýr meridyeni Londra'dan deðil Ýstanbul'dan geçiyor" baþlýklý oylumlu bir haber var. Okumanýzý salýk veririz.
Biz solcularla biraz dalga geçelim.
Hey solcu!
Biz batý dediðimizde yönden ziyade "bizden olmayaný" kastediyoruz. Daha sert olanlarýmýz buna Taðut da diyor.
Doðu dediðimizde de yönden ziyade aslýnda Nasreddin Hoca gibi eþeðimizin çubuðunun iþaret ettiði, ayak bastýðýmýz yeri, yani "bizi" kastediyoruz.
Batýcýlýk baltasýyla kolumuzu kanadýmýzý, kafamýzý gözümüzü düzleyip bizi "zýpçýktý" yaptýklarý için biz de esaslý dedelerimiz gibi meramýmýzý yerden göðe sütunvari ifadelerle mýhlamaktan aciziz.
Pek çok "uyanýðýn" sizden erken fark ettiði gibi hidroliðimize hava, kaslarýmýza kan pompalýyoruz; dikiliyoruz yani.
Ve bu dikilen mevcudiyetimizin saplanacaðý bir hedef elbette var. Þu an utandýðýmýzdan söyleyemiyoruz. Bekleyiniz...
Esatiri sevenler için bir benzetme yapalým daha iyi anlaþýlýr: Bize düþman olanlar isabetli bir stratejiyle, dikey olarak dede torun birbirimizle anlaþmamýza, yatay olarak da kardeþlerimizle buluþmamýza büyük engeller koymuþlar!
Henüz doðru kavramý bulamasak da mahcup ve hýrçýn arayýþýmýzdaki hedef, olduðumuz yeri bütün dünyaya kabul ettirmektir.
Bunun kavramlaþtýrmasýný elbette yapacaðýz.
Bu týpký Ayasofya'yý temellük ettikten hayli sonra zaferi iyice içselleþtirdiðimizde yapýmýna baþladýðýmýz Sultanahmet'in hikayesi gibidir.
Bir asýrdýr yenen hakkýmýzý artýk yedirmeyeceðimizi ilan ediyoruz Ayasofya'yla.
Öz benliðimizi Sultanahmet'le, Süleymaniye'yle, Selimiye'yle söze getireceðimizi önümüzdeki yakýn gelecekte göreceksiniz.
Çünkü Ayasofya eklektik Sultanahmet otantiktir.
Kabýz solun, þarkiyatçýlardan öðrenerek bizlerde aradýklarýnýn karþýlýðý yok.
Çünkü soru yanlýþ ve biz bu yanlýþ soruya neden cevap verelim ki?
Samimiyetle, öðrenmek için sorsalar, samimiyetle; batý bizim dýþýmýzda olan her þey deriz.
Yine samimiyetle deseler ki "doðulu musunuz?" Onu da sahiplenmeyiz.
Çünkü yeni yeni tarih vadisinde akarak taþtan taþa baþýný vuran sular gibiyiz biz.
Kendimize yeni geliyoruz; sözümüzü söylemeye daha baþlamadýk bile!
Bu açýdan haberini paylaþtýðýmýz dosyada olduðu gibi zamaný, mekâný ve dahi yönleri bizim ayak bastýðýmýz yerden tanýmlamadýkça hiçbir þey bizim için olduðu yerinde, yönünde ve zamanýnda deðildir.
Onlarca yýldýr mesela; Kur'an'ýmýza saldýrdýnýz, sadece lafzýný okuyarak, baþörtümüze saldýrdýnýz, sadece kullanarak karþýlýk verme mecburiyetiyle meþgul ettiniz bizi.
Ve böylelikle bizi gerçek hazinemizden o kadar uzakta tutmayý baþardýnýz ki baþörtüsünün, ezanýn vb. þiarlarýn ait olduðu anlam dünyasýnýn ve medeni deðerlerin aysbergler gibi tecessüs gerektiren uðraþlar olduðunu biz bile yeni yeni düþünmeye baþladýk.
Ama baþladýk!
Maksatlarý bize ait gerçek bilgiye ulaþmaksa: "Milyon taþýnýn" Ýngiltere'nin Greenwich'ine kaçýrýlmasýný, Suud'un uyanýklýk yaparak zaman kulesini inþa etmesini öðrenmeye çalýþmalarýný salýk verelim ve teklif edelim bu meraklý solculara.
Bu ayný zamanda bizimkilerin de bilmediði bir durum. Kendi toplumumuza ve toplum bilimcilerimize de meselemize baþlama noktasý olarak bunlarý öneriyoruz.
Zira her zaman yazmaya çalýþtýðýmýz gibi bizim toplumun önüne düþen üç kaðýtçýlar ya muhteristi ya hain; bizi verimsiz arastalarda týpký Musa'nýn kavmi gibi çöllerde dolaþtýrýp durdurdular.
Söylediðimiz gibi zihnimizi felçten kurtardýkça hidroliðimiz kýlýfýna, kanýmýz kasýmýza doldukça kendi gerçeðimize varma iradesine de ulaþacaðýz.
Ýþte bugünler bunun günleri.
Solcu sevmeyeli hayli zaman olmuþtu; sevdik gitti...