Twitter’ın Ankara’da avukatı çok

Sözlükseverler bilir, sözlüğe bakınca daha iyi varırsınız kelimelerin tadına.

Baktım sözlüğe, Twitter’ın ne demek olduğunu anlamak için.

İtiraf edeyim, bendeki çağrışımı ‘yumurta’ydı. Twitter’ın ‘fabrika ayarları’ herkesi ‘yumurta’ gördüğüne göre, Twitter’da cevelan edenler ‘yumurta’ olmalıydı!

Öyle değilmiş.

‘Twitt’‘ötmek’ demekmiş.

Biraz şirinleştirirsek, ‘şakımak’, ‘cıvıldamak’ da diyebiliriz.

Yani şirin şey ‘Twitter.’

Kuş da pek sevimli. Hani, sevgi beyanı için kullanılan bir klişe var: ‘Yerim ben seni!’ Öyle bir kuş.

Anayasa Mahkemesi, bu kuşa ‘şirinlik’ yaptı. Güya, ‘kuş’u serbest bıraktı.

‘Azat kuşları’ vardı eskiden.

Para verip alıyorsun ve göğe salıyorsun. ‘Pırrrr’ diye uçup gidiyor.

Biraz sonra dönüp, kuşu satan adamın kafesine giriyor.

Yeniden, yeniden satılmak için.

Ama mutlusun sen, kuşu azat ettin. Yavrularının yanına gitti. Sevaba girdin. Daha ne istersin?

Twitter’ı azat ettiğin zaman, nereye gidiyor?

Manyas’taki Kuş Cenneti’ne değil herhalde.

San Fransisco’ya. Şirketin merkezi oradaymış.

Bana sorarsanız, Twitter’da gezen herkes, haberleşen, eğlenen, çene çalan, delikanlılık veya şebeklik yapan, yalan veya doğru söyleyen, ihanet veya sadakat eden, yön veren veya yön verilen herkes, aynı zamanda ‘Twitter’ denilen firmanın gönüllü çalışanı.

(Kimse alınmasın. Buna hepimiz dahiliz.)

‘Olsun, ben para vermiyorum, bedava alıyorum’ diyenler var. Doğru da bu. Ama kabul edelim, ucuza gidiyoruz.

Şirketin piyasa değeri 23,6 milyar dolar. Türkiye’deki 12 milyon üyenin bu meblağa katkısı, -yani bizim Twittçilerin ederi- yarım milyar dolar. (Türkiye’deki 12 milyon üyenin 7-8 milyonu sahte isim.)

Twitter’ın Türkiye’de elde ettiği reklam geliri 100 milyon lira.

Twitter’ın, Türkiye’de bir kuruş ‘reklam gideri’ olduğunu zannetmiyorum. Bu hizmeti, hep birlikte, bila ücret veriyoruz.

Her yer aynı değil. ZunZuneo, bilirsiniz. Bizim gazetede çıktı. Amerika, Küba’da kurdurtmuş. Aynı ‘Twitter’ gibi.

Amerika, ZunZuneo’yu Küba’da gizlice yaptırtmak için para ödemiş.

2009’dan 2012’ye kadar ortalığı karıştırmaya uğraşmışlar. Pek bir şey hasıl edememişler.

AP yazdı. ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’na Pakistan için tahsis edilen ödeneğin bir kısmı ZunZuneo’culara aktarılmış.

Tabii ki, Anayasa Mahkemesi’nin Twitter lehine aldığı kararda, ABD Kalkınma Ajansı’nın dahli yoktur. Para pul meselesi değil çünkü.

Mahkemedeki vazifelilerin anlatmaya çalıştığı şey, özgürlük.

Ben, bizim ‘Twitter’cıların ucuza gittiği kanaatimde sabitim yine de...

Bu arada, şu kadar yazıyı, Twitter’ın kapanması için yazdığımı kimse düşünmesin.

Bir kitle var.

Sanki Twitter’ın içinde doğmuş. Orada yaşıyor, orada nefes alıyor. Orada yatıp kalkıyor. Orada nefes alıp orada evlenip çoluğa çocuğa karışıyor, orada boşanıyor. Kapatılınca sudan çıkmış balığa dönüyor. Bunlar için hayati önemi vardır.

E tabii bir de siyasi görünürlük. Orada bir şey diyebiliyorsan, bir Twitt atabiliyorsan, varsın.

Kulakları çınlasın Dekart’ın.

‘Twitt’liyorum, öyleyse varım.’

Akşam ‘günün nasıl geçti’ diye sorsan, iki insanla kelam etmeye dair hiçbir hikaye yok. Filancı şöyle twitt attı, ben ona şöyle twitt attım. O şu kadar ‘retwitt’ yedi, şöyle ‘heşteg’ açtım... ‘Trol’ler geldi. ‘Menşın’ladım. Adam beni ‘menşın’lamış. Böyle geçiyor gün...

Hayat güzel. Tabii ki TİB, hayatın güzelliğini bozmamalı.

Yani bence, açık kalsın.

Ama kişisel haklar da korunsun.

Twitter’da birine söven, ettiği küfürden mes’ul olsun. Küfürün faili bulunabilsin. (Yoksa, Twitter’ın bütün marifeti, karaktersiz tiplerin gizlice ona buna küfretmesine imkan sağlamak mı?)

İftira atan, iftiradan mes’ul olsun.

Bunu yapmak için, Twitter’ın bizdeki hukuk sistemine muhatap olması lazımmış.

İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da, Amerika’da olduğu gibi.

Twitter’ın Ankara’da avukatı çok.

Türkiye’nin San Fransisco’da avukatı yok.

San Fransisco’daki avukattan vazgeçtim, Türkiye’nin Ankara’daki avukatları da, Twitter’ın menfaatlerini müdafaa ediyor.

Avukatlar az dilini tutsa, belki Türkiye de Twitter’dan para kazanacak.

(Twitter’da iyi ve gerçek insanlar da var. Doğru söylemeye uğraşan, kirlilikten rahatsız olan her görüşten insanlar. Nispetleri belki yüzde beştir, belki yüzde on... Bilvesile onlara selam ediyorum.)