Bu önerim muhtemelen okurlara bir parça uçuk ya da fantezist geliyordur, farkýndayým, daha önce de benzer bir yazý yayýnladýðýmý hatýrlýyorum.
Ancak, bu önerimin uçuklukla, fantezi ile bir iliþkisi olduðu kanýsýnda deðilim.
Önerimde son derece samimiyim ve öðretim sistemimizin ancak böyle bir yerlere gelebileceðini düþünüyorum.
Lise müfredatýndan bahsediyorum.
Klasik lise öðretiminin en temel sorunu müfredatýn anlamsýzlýðý.
Müfredat anlamsýz olduðunda öðretim de çöküyor.
Lise öðretimi çöktüðünde de üniversite sistemi de bundan çok büyük ölçüde olumsuz etkileniyor.
Lise müfredatýný dizayn edenlerin, kimse kusura bakmasýn, alýnmasýn, bilgi kavramýnýn dönüþümüyle, son otuz senede yaþadýðý büyük deðiþiklikle, sezebildiðim ölçüde, pek alakalarý yok.
Bilgi kýt kaynak yani daha iyi bilenden daha az bilene aktarýlmasý gereken bir meta olmaktan çoktan çýktý.
Bilgi bugün serbest bir mal, elinizde küçük bir ipad var ise, her bilgiye beþ dakika içinde ulaþýyorsunuz ve bu ulaþtýðýnýz bilginin kalitesi lise müfredatýnda maruz kaldýðýmýz bilgiye oranla çok daha kaliteli, çok daha çeþitli, çok daha demokratik.
Belki de zaten bu nedenden resmi müfredat bilgisinden (!) vazgeçmek istemiyorlar.
On beþ yaþýnda bir çocuk, mesela tarih bilgisi olarak, Milli Eðitim Bakanlýðý tasdikli kitap bilgisi yerine, internetin kendisine saðlayacaðý çeþitliliði tattýðý zaman bir daha o sevimsiz kitaplarý eline bile almayacaktýr muhtemelen.
Benim naçiz önerim liselerde sadece üç ders okutulmasý: Türkçe, Matematik ve Ýngilizce.
Türkçeyi ya da anadilini çok iyi bilen, ingilizceyi çok iyi öðrenmiþ, matematik bilen, matematiðin mantýðýný anlamýþ bir gencin lise düzeyinde baþka bir bilgiye asla ihtiyacý yoktur.
Anadilini ve ingilizceyi iyi öðrenmiþ bir gencin/çocuðun tarihi de, edebiyatý da, coðrafyayý da liselerde öðretilenden çok daha iyi, kendi merakýyla öðreneceðine hiç kuþkum yok zira mevcut liselerin ana iþlevi, þartlandýrma aptallýðý üzerinden, meraký öldürmek.
Fizik, kimya derslerinin lise düze-yinde öðrenilmesi de, þayet iyi matematik biliyorsunuz, hiç ama hiç önemli deðil.
Bir mühendislik ya da temel bilimler fakültesine giden öðrenci, iyi matematik öðrenmiþ ise, üniversitenin ilk yarýyýlýnda, yani yaklaþýk üç ayda, lisede öðrenmediði fizik ve kimyayý çok daha iyi öðrenir, üstelik severek öðrenir.
Üniversitelerdeki fizik, kimya profesörlerine sorun, üniversite birinci sýnýf öðrencisi, çok iyi matematik biliyorsa, liselerde öðrenmediði fizik ve kimyayý üniversitenin ilk üç ayýnda çok daha iyi öðrenecektir.
Bu aþamada da mesele geliyor liselerde çocuklara türkçe, ingilizce ve matematik derslerini gerektiði gibi öðretebilecek öðretmen sorununa.
Burada büyük bir týkanýklýkla karþý karþýya olduðumuz kesin.
Kaliteli türkçe, ingilizce, matematik öðretmeni nasýl yetiþtireceðiz, gerçekten bilemiyorum ama bu sorun çözülmeden giriþilen tüm reformlarýn anlamsýz olduðunu çok iyi biliyorum.
Bir lise öðrencisi haftada ortalama otuz beþ saat ders görüyor ve bu zamanýn çok ama çok büyük bölümü boþa gidiyor, boþa gitmek bir yana, çocuk üzerinde negatif etki yapýyor.
Çocuklara haftada onar saat türkçe (anadil), ingilizce ve matematik öðretelim, diðer tüm branþlarý boþ verelim, göreceksiniz, on senede, þayet iyi türkçe, ingilizce ve matematik öðretmenleri bulabilir isek, çok önemli mesafe alacaðýz.
Öðretim sektöründe cesur kararlara her zamandan daha çok ihtiyacýmýz var.