Üç kiþilik evlilik

Beklenenin aksine oldukça dengeli bir yaklaþým içeren bu yýlki ABÝlerleme Raporu’nu ve ardýndan gelen müzakerelere yeniden baþlama kararýný deðerlendirdiðimiz dünkü yazýnýn baþlýðý (“Almanlarýn Baþýna Taþ Mý Düþtü, Ne Oldu?”)üzerine bazý eleþtiriler geldi. “Neden Almanlar diyorsun sadece; Avrupa’nýn bütünün iradesi söz konusu burada” diye...

Avrupa Birliði aslýnda tek baþýna Almanya’dýr. Diðerlerini (bilhassa Fransa’yý) büsbütün harcamamak için “Almanya ve masa arkadaþlarý”da diyebilirsiniz. Ama gerçeði deðiþtiremezsiniz; patron Almanya’dýr. Zaten birliðin bütçesinin nerdeyse tamamýný Almanlar karþýlýyor. Aralarýnda ekonomisi her yýl devasa miktarda bütçe fazlasý veren baþka ülke olmayýnca bu durumu da normal karþýlamak gerekir.

Almanya kayýtsýz þartsýz patronudur AB’nin. AB içinde Almanlara karþý ses çýkarabilen tek bir güç vardýr, o da AB üyesi olmayan ABD’dir. “Nasýl yani?” diyecek olursanýz, AB’nin görünmeyen üyesinin Amerika olduðunu bilmediðiniz anlaþýlýr!

Her ne kadar Avrupa Birliði projesi esas itibarýyla Almanlarla Fransýzlarýn evliliði gibi görünse de bu evlilik alýþýlmýþýn dýþýnda üç kiþilik bir evlilikti aslýnda. Çünkü Amerika daima yanlarýnda oldu, çiftleri hiç yalnýz býrakmadý.

Biliyorsunuz, Ýkinci Dünya Savaþý’ný Almanlar ABD’ye karþý kaybettiler. Neticede Amerikalýlar gelip kýta Avrupa’sýný savaþýn diðer galibi Rusya’yla aralarýnda taksim ettikten sonra kendi paylarýna düþen bölümü baþtanbaþa yeniden dizayn ettiler. “Yeni Almanya” diþleri sökülmüþ bir halde yeni düzen içinde yer alacaktý.

AB projesi biraz da Almanlarý dizgin altýnda tutma gayesine matuftu. Savaþý kazananlarýn savaþý kaybeden taraf hakkýnda böyle bir önlem almaya yönelmiþ olmalarýnda da þaþýlacak bir durum olmasa gerektir.

Yalnýzca AB deðil, NATO da benzer þekilde “Ruslarý dýþarýda, Almanlarý aþaðýda” tutma formülasyonunun eseridir. NATO’nun ilk genel sekreteri Lord Ismay bu teþkilatýn “Ruslarý dýþarýda, Amerikalýlarý içerde ve Almanlarý aþaðýda tutmak amacýyla” kurulduðunu açýkça söyleyen kiþidir.

Bu yüzden Almanya Avrupa’nýn patronudur ama uluslararasý sahnede kýtanýn temsilcisi çoðunlukla Fransýzlar, bazen Flamanlar ve hatta kimi zaman Ýskandinavlardýr.

Bu bir Anglosakson kurgusudur ama Almanlar da bu durumdan þikâyetçi deðildir. Onlar da baþýndan beri kendilerini perdeleyecek partnerlerle çalýþmaya meyyaller. Çünkü Alman ihtirasý dinmez bir enerjidir ve birçok defa kontrolden çýkarak kendi kendilerine de zarar veren bir güce dönüþmüþtür.

Dolayýsýyla Almanlar da kendilerini gizleyecek bir maskeye veya arkasýnda durup dikkat çekmeden geliþmelerini sürdürecekleri bir sütreye ihtiyaç duyduklarý için AB projesine dört elle sarýlmayý tercih ettiler. Bir de tabii gerçek düþmanlarýnýn Fransýzlar deðil kýta dýþýndaki Anglosakson gücü olduðunu düþündükleri için.

Ýþin gerçeði Ýkinci Dünya Savaþý’nýn ardýndan benzer biçimde Fransýzlar da “büyük þeytan” Anglosaksonlar yerine “küçük þeytan” Almanlarla sýrt sýrta vererek varlýklarýný garantiye alabileceklerini düþünmeye baþlamýþlardý. De Gaule bu yaklaþýmý -yanlýþ hatýrlamýyorsam- “þeytana karþý burjuva ile anlaþmak” gibi bir ifadeyle tarif eder.

Fransýzlarý bilmem ama Almanlar için bu çok yeni bir strateji sayýlmaz. “Kutsal Roma Ýmparatorluðu” tecrübesini hatýrlayýn. Ortaçaðda birtakým Germen feodallerinin eski Roma Ýmparatorluðu’nun varisi olmak iddiasýyla oluþturduklarý bu konfederasyon hakkýnda Fransýz Voltaire iðneleyici diliyle “Bu kendilerine Kutsal Roma Ýmparatorluðu denilen kitle ne kutsaldý, ne Romalýydý, ne de imparatorluktu” diyecektir.

Bazýlarýna göre þunu da ekleyerek: “Sadece bir yýðýn Almandý!”