Üç Şehidin ardından

Cumartesi günü Türkiye’de bir kez daha yürekler dağlandı. Hakkari Yüksekova’da biri uzman çavuş ikisi er üç asker, üç gencecik insan şehit oldu.

Harunan Karakolu’nda görevli askerler, elektrik malzemesi almak için sivil kıyafetlerle Yüksekova’ya gidiyorlar. Şehrin en işlek yerlerinden biri olan Cengiz Topel caddesinde, gündüz vakti, herkesin gözü önünde, bir iş hanının yakınında başlarından vurularak öldürülüyorlar. Olayla ilgili ilk resmi açıklama TSK’dan geliyor ve bu saldırıyı bölücü terör örgütünün yaptığı duyuruluyor.

Bu katliam, terör örgütünün daha önce yaptığı eylemlerden biraz farklılık gösteriyor. Geçmişte olduğu gibi 6-7 Ekim olaylarında da örgütün kamu mallarını, siyaseten öteki olarak gördükleri kişilerin iş yerlerini, parti binalarını, karakol, kaymakamlık ve okulları hedef aldığına tanık olduk.  Uzun yıllar boyunca örgüt, “devlet” olarak gördüğü asker ve öğretmen ya da mühendis olarak görev yapan devlet memurlarına saldırmıştı. Devletin asker ve memurla ilişkilendirilmesine dair algının kırılmasıyla birlikte saldırılardaki sivil hedeflerin sayısı arttı. Ancak seçilen sivil hedeflerin de yine “devleti” ima ettiğini belirtmek gerekiyor.

Yüksekova’daki saldırıda asker kişilerin sivil haldeyken öldürülmeleri söz konusu.

Sorular

Genel olarak örgüt saldırılarında seçili tek bir insanın hedefe konduğu vaka fazla yok. Bu kez ise, adeta özellikle seçilmiş üç kişinin infazı söz konusu.

Örgüt üç kişiyi sadece asker oldukları için değil de kimlikleri nedeniyle öldürmüş ise, bu daha önce gerçekleşmiş bir olaya dair öç alma eylemi olarak değerlendirilebilir. Eğer eylemin nedeni bu tür bir arka plana dayanıyorsa, o zaman bu askerlerin hayatlarının tehlikede olabileceği önceden tahmin edilebilirdi. Böyle bir ihtimal hissedilmemiş olmalı ki, onlar da herkes gibi kaldırımda kendi başlarına yürüyorlarmış.

Üç askerin o gün Yüksekova’ya malzeme almaya gidecekleri teröristler tarafından önceden biliniyor muydu, sabırla takip mi edildiler yoksa bu sivil giyimli askerler tesadüfen mi seçildi? Askeri kıyafetli asker bulamadıklarından mı sivil giyinenleri seçtiler? Bu soruların yanıtları önemli, zira her biri cinayetin hedef, faaliyet, bağlantı ve amaçları bakımından yaşamsal ip uçları veriyor.

Saldırganlar üç kişiymiş ve yüzleri maskeliymiş. Üç kişiye üç kişi olarak saldıran bu insanların yüzleri maskeliyken eşkâllerinin belirlenmesi kolay olmaz. Ancak ilk akla gelenin onların terör örgütü üyesi oldukları, zaten TSK da açıklamayı böyle yaptı.

Sorumluluk

Bölücü terör örgütünün sadece PKK’yı ima ettiğini düşünsek bile, her maske takanın ille bu örgütten olması gerekmiyor. Ya başka örgütler de varsa?

Eylemi pekala PKK ya da onun bir kolu gerçekleştirmiş olabilir. Ama PKK’nın gerçekleştirmiş olduğunun düşünülmesini isteyen gruplar da olabilir. PKK gerçekleştirmemiş ve susuyorsa, o zaman da kendi hanelerine yazılmış her eylem kardır diye düşündükleri ileri sürülebilir.

Söz konusu katliam, bir dizi eylemden çok daha fazla üzerine gidilmeyi gerektiriyor. Bu noktada hükümetin kararlılığı kadar Kürt hareketinin tüm siyasi kanatlarına da görev düşüyor. Eğer bu eylem kendi yapılarındaki ya da bağlantılı oldukları bir yerlerden geliyorsa, kendi ayaklarına kurşun sıkmakta oldukları hatırlatılmalı. Zira her eylem Çözüm Süreci’nden biraz daha uzaklaşmak anlamına gelir. Yok eğer değilse, o zaman başkalarının Kürt hareketine namlu doğrulttuğu ileri sürülebilir. Kısacası her durumda bu olayın aydınlatılması Kürt siyasi hareketi için yaşamsal önemde, sorumluluğun kimde olduğu da belli.

Herkesin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.