Sinemamýzda deðiþik soluklarýn ortaya çýkmaya baþladýðý þu günlerde, yeni yönetmen adaylarýndan Faysal Soysal’ýn filmi de beyazperdeye yansýmaya baþlýyor. Bosna’dan baþlayýp Doðu Anadolu’ya uzanan bir kordelada geçen Üç Yol, Bosna’da yaþanan vahþetin acýsýný Anadolu derinliðinde yeniden hissettiriyor. Bir ilk film olan çalýþma, çok katmanlý öykülemesiyle seyircinin muhayyilesini iyiden harekete geçiriyor ve anlam dünyasýnýn deðiþik biçimlerini kavrama yönünde seyircinin zihnini zorluyor. Toplu mezarlardan çýkartýlan kemiklerin teþhis edilmesiyle cesetlerin kimliklerinin belirlenmesinin hikaye edilmesiyle baþlayan film, bu iþte çalýþan Türkiyeli bir gençle Bosnalý bir kýzýn sevgi iliþkisinin fonunda, iki toplumun ortak kaderini, Hz. Yusuf kýssasýnýn günümüzde yaþanýlýrlýðýný birbirine düþen toplumlar ve aþk duygusu üzerinden gündeme getiriyor. Þiirin ve felsefenin iç içe geçtiði görsel metin, hayal, rüya ve gerçeklik arasýnda gidip gelen katmansal bir düzlemde geliþiyor ve bu üç zaman diliminin olgusal varlýðý seyirci için de zaman zaman bir bilmeceye dönüþüyor. Bu baðlamda filme baþlýk olan üç yol neye tekabül etmektedir; Bosna, Türkiye, Avrupa veya Asya mý; þiirin dünyasý, felsefi boyut, tarihi süreç mi; dini, seküler veya agnostik duyum mu; hayal, rüya, algýlanan gerçeklik mi; soyut, somut yoksa muðlak olan mý?
***
Aslýnda seyirciyi düþünmeye, dahasý tefekkür etmeye, entelektüel ve estetik duyarlýlýðýný harekete geçirmeye yönelten film, bir ilk çalýþma olarak çok fazla kültürel olguyu bünyesinde bulundurmak ve birden çok yönlü bir hikayeyi söylemleþtirmek gibi zorlu bir iþe kalkýþýyor. Kendini ne kadar hazýr hissederse hissetsin ilk uzun metraja adým atan yönetmenlerin daha sade bir dil kullanmalarý, basit bir hikayeden hareket etmeleri, belli hata ve eksikliklerin daha hoþgörüyle karþýlanabileceði bir senaryo üzerinden filmlerini kurmalarý sanki daha makul karþýlanacaktýr. Üç Yol, ilginç çekim ölçekleri, yan hikayeleri anlatmadaki akýcýlýk, çoðu tiplemenin baþarýlý çizimleri, dýþ mekanlarýn fotoðrafyasý anlamýnda önemli bir performans ortaya koyuyor. Ancak belli bir iddia sergilediði þiirin görselleþtirilmesi, felsefi olanýn kitabi bir dille aktarýmý, Kur’an kýssasýnýn görselleþmesindeki gerçeklik duygusu gibi alanlarda hem filmi hem de seyirciye zorlayan bir imgeleþtirmeye dönüþüyor. Birden birçok þeyin ayný çalýþmada yer almasý, tabiatý gereði sanat eserinin genel çerçevesi içinde bir handikap oluþturuyor, ancak yine de hakim olan manevi atmosfer, geliþen aþk duygusunun insani boyutta neþvünema bulmasý, hikaye örgüsünü çok yönlü kurmada gösterdiði sebat bakýmýndan birçok ilk çalýþmanýn önüne geçiyor.
Üstelik Bosna trajedisinin tesirlerinin dinmeden devam ettiðini sergilemesi, insan hayatýnda hakim olan duygunun bir hüzün olarak tezahür etmesi, Türkiye’nin de doðusunda yaþanan acýnýn kendini hissettirmesi anlamýnda film belli bir baþarý sergiliyor. Soysal’ýn þiiriyet anlayýþýndan gelen hassasiyetle filmin dilini þiir diliyle bütünleþtirmeye çalýþmasý, þiirsel soyutlamalarý sinema dilinde uyarlama çabasý önemli bir giriþim olarak görünüyor. Ancak bu sanat duyarlýlýklý çabalar büyük seyirci kitleleri için yer yer zor algýlanýr imgeler olacaktýr; yönetmen belki bunu hesaba katmýþtýr, belki de seyircinin de kendi entelektüel birikimini zorlamasýný beklemektedir. Son dönem sinemamýzda yine de fark edilmesi gereken bir yapým olarak belirmektedir Üç Yol; sonrasýnda nasýl bir tarz tutturacaðýnýn da izleðini ortaya koymaktadýr yönetmeninin.