Uçak gazetecisi uçakta yerini alır ve...

Muradına erdin, uçakta yerini aldın... AK Parti’yi öveyim derken, araya sıkıştırdığın “CHP güzellemeleri”nden vazgeçersin artık. CHP’nin Erdoğan düşmanlığını “O kadarı Kadı kızında da olur” diye hoşgörüyle geçiştirmezsin herhalde... Bir de (mutlaka temaşa etmişsindir), uçakta “telif pazarlığı” yapan gazetecilerin tam listesini bekliyoruz senden... Meslektaşlarına yönelik böyle bir merak içinde olduğunu ortaya koyduğun için. 

Bir şey daha:

Matbuat âlemi, kaç gündür, CNN Türk’ün patronu Aydın Doğan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yolladığı mektubu konuşuyor... Konu muarızlarını ve muvafıklarını (t)üretti. Yazarları arasında bulunduğun gazete de, dayanamadı, topa girdi... Hem de “sağlam” girdi ve iddialarında oldukça haklı görünüyor

Sen de bir şeyler söylemek istersin belki...

Savaşın tarafı olarak Aydın Doğan hakkında birkaç kelam etmek istersin...

Efendim?

Konuşamaz mısın?

Gazeteciler ne yazarsa yazsın, patronları işe karıştırmayı meslek ahlakına uygun bulmuyor musun?

O zaman ne diye kendini “İslam’ın kılıcı” yerine koyup başka gazetelere, başka medya patronlarına çemkirip duruyorsun? Star gazetesini pek güzel doğramıştın... Kötülükleri düzelten kılıcın, neden Doğan Medya Grubu canibinde işlemiyor? İşin içinde “yüksek telifli” televizyon programları olduğu için mi?

Bu mu?

Meslek ahlakına uygun davranış bu mu?

HAMİŞ:

Dünkü yazımın devamı olabilecek bazı notlar düşmem gerekiyor.

Konu, Doğan Medya Grubu...

Bir süre önce, yine bu köşede, niçin Doğan Medya Grubu’nun bir memleket sorunu olduğunu yazmış, kendimce gerekçelerimi sıralamıştım. “İkinci baskı”olacak ama tekrarlamakta yarar görüyorum: 

Diyebilirsiniz ki, “Ne gerek var buna? Bir medya grubunu hedef almak doğru mudur? Bunun yeri ve zamanı mıdır? Memleketin başka sorunu mu kalmadı?”

Haklısınız...

Daha doğrusu, böyle de düşünülebilir ama Doğan Medya Grubu’ndan söz ederken, sadece bir medya grubundan söz etmiyoruz. Doğan Medya Grubu, aynı zamanda, eylem üreten bir merkez... Ciddi siyasal sonuçlar doğurabilecek kararların (tavır alışların) üretildiği ve tatbikata konulduğu bir merkez.  

Evet, memleketin başka sorunları var... Ama adı geçen grup da, problem potansiyeli yüksek olduğu için, “ciddi” bir memleket sorunudur. Dolayısıyla,Doğan Medya Grubu’nu konuşmanın hem yeri, hem zamanıdır.

Meramımı bazı örneklerle anlatmak isterdim ama artık kabak tadı verdi. Hangi kırılma döneminde ne tavır aldıklarını, hangi manşetleri attıklarını, farklı düşünen insanlara hangi ölümcül akıbeti hazırladıklarını, ülkenin bir bölümüne karşı hangi hoyrat dili kullandıklarını biliyorsunuz ve artık ezberlediniz.

Şu kadarını söyleyeyim:

Bu grubun insanlara saygısı yok.

Farklı düşüncelere ve inanışlara saygısı yok.

Meşru siyasete saygısı yok.

Seçilmişlere saygısı yok.

Demokrasiye saygısı yok.

Hep darbeleri desteklediler, hep illegal oluşumların yanında yer aldılar ve farklılıkları “savaş sebebi” saydılar. Rahmetli Özal’a, rahmetliErbakan’a, dönemin Başbakanı Çiller ve Erdoğan’a (hatta rahmetli Ecevit’e) yaptıkları hâlâ taptaze ve hafızalarda yerini korumaktadır.

İşin ekonomik boyutuna girmiyorum bile... Devletten nasıl nemalandıklarını, ballı devlet kredisiyle satın aldıkları bankadan yine devlete hangi rayiç üzerinden kredi verdiklerini ve kaç para kazandıklarını, hangi hizmetlerinin karşılığı olarak TEDAŞ’ı elde ettiklerini ayrıntısıyla biliyorsunuz ve bunları tekrarlamak benim için de sıkıcı bir mesaiye dönüştü.

Bir tek şey söyleyip kapatacağım:

Boş bir vaktinizde internete girin, arama motoruna “RTÜK ve Doğan Medya Grubu” yazın, karşınıza çıkan sayfaları sabırla okumaya başlayın, nasıl bir memleket sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu bir de “kendi gözlerinizle” görün.