Soðuk Savaþ döneminde NATO/ABD ve SSCB/Komünist blok dýþýnda kalan baðlantýsýzlar/tarafsýzlar grubundaki ülkelere üçüncü dünya ülkeleri deniyordu. Sanayileþen ve geliþen ülkelere karþý dünyanýn görece geri kalan ülkeleri üçüncü dünya diye küçümseniyordu.
Bugün ise iki kutuplu bir dünya yerine çok kutuplu, süper güçlerin tek baþlarýna anlamýný yitirdiði bir tablo var. Buna raðmen ABD yönetiminin yaptýðý ‘biz ve diðerleri’ ayrýmý neredeyse bütün ülkeleri ‘öteki’, üçüncü dünyacý bir kategoriye oturtuyor. Oysa ne Türkiye üçüncü dünya ülkesidir, ne Almanya, ne Rusya… ABD’nin dünyanýn yeni merkezlerine karþý üstünlük taslamaya çalýþmasý beyhudedir.
Son dönemde yaþanan küresel ekonomik mücadele bir nevi ‘savaþ’ olarak nitelendiriliyor.
ABD yönetiminin Kanada’dan Meksika’ya, Almanya’dan Rusya’ya, Ýran’dan Türkiye’ye kadar birçok ülkeye karþý ekonomik olarak sorun çýkardýðýný görüyoruz.
ABD’nin tek taraflý vergi ve tarife uygulamalarýndan etkilenen ülkelerin sayýsý onlarla ifade ediliyor.
Ekonomiyi rayýndan çýkaran agresif tavýrlar sadece dünya ekonomisi için deðil, dünya barýþý için de büyük tehdit oluþturuyor.
Bilindiði gibi ekonomi ister ulusal düzeyde olsun ister uluslararasý düzeyde iki dinamiðin üzerinde geliþir: Birincisi siyasi istikrar, ikincisi hukuk devleti normlarý…
Küresel müdahaleler önce ülkelerin siyasi istikrarýný bozdu, ardýndan hukuk devleti anlayýþýný tartýþmalý hale getirdi.
Ýslamafobi, yabancý düþmanlýðý, fanatizm ve ýrkçýlýk siyasi kriz üretmenin ötesinde ekonominin doðal yaþam alanýný tahrip ediyor.
Yabancý düþmanlýðýnýn olduðu yerde yabancý sermaye olur mu?
Tek tek ülkelerin siyasi istikrarlarý ve hukuk sistemleri zarar görürse ekonomik geliþme nasýl saðlanabilir?
Ticaret karþýlýklý menfaat ve fayda üzerine geliþebilir. Bugün ABD yönetiminin anlayýþý tek taraflý, keyfi ve dayatmacý bir tutumu yansýtýyor. Dünya ticareti ve ekonomisi bundan mutlaka olumsuz etkilenecek, bütün ülkeler ‘kaybet-kaybet’ sarmalýna sürüklenecektir.
Birçok ülkede darbeler ve iç karýþýklýklarla yönetimlerin devrilerek siyasi istikrarsýzlýk oluþturulmasý, Ortadoðu’da ülkelerin tehdit ve þantajlarla kontrol altýna alýnmaya çalýþýlmasý, ekonomik yaptýrým ve dayatmalarla devletlerin dize getirilmeye çalýþýlmasý hem küresel barýþý, hem küresel ekonomiyi ciddi þekilde tahrip eder.
ABD yönetiminin baþýnda bir iþadamý var ama ABD politikalarý iþ dünyasýnýn ve ekonominin temel dinamiklerini derinden sarsacak þekilde geliþiyor.
ABD ve dünyanýn geri kalaný arasýnda ekonomik zeminde adeta bir üçüncü dünya savaþý yaþanýyor.
Süleyman Seyfi hocanýn Pazartesi günkü yazýsýnda belirttiði gibi “Mücadele iki boyut üzerinden iþliyor; bir boyutuyla Merkez ile Yarý Merkez Dünyalar çatýþýyor. Meselâ Çin, Rusya, Ýran, Türkiye, Venezüella, Meksika ve Brezilya baþta olmak üzere çeþitli Lâtin Amerika devletleri ile Merkez’in Tek Patronu olma iddiasýndaki ABD çatýþýyor. Diðer taraftan mücadele Merkez içinde devam ediyor. ABD-Almanya, ABD-NATO Avrupasý, ABD-Birleþik Krallýk, ABD-Kanada, ABD-Japonya gerilimleri çeþitli dozlarda Merkez Dünyanýn çatlaklarýný oluþturuyor.”
ABD’nin kendisini merkeze koyup herkesi mecbur ve mahkûm gören anlayýþý deðiþmediði sürece, tüm ülkelerin iþbirliði ve dayanýþma halinde bu anlayýþa karþý direnç göstermesi kaçýnýlmazdýr.
Türkiye, bu onurlu tavrý sergileyerek bir örneklik oluþturuyor. Bu süreçte hem içeride tam bir dayanýþma ve bütünlük ruhu sergilenmeli, hem de dünyanýn ABD’den bîzâr olan ülkeleri bir iþbirliði içine girmelidir.