Üçüncü taraf sahnede

Siyaset, kendi mecrasýnda akýp gittiði zaman, aktörler þeffaf ve geliþmeler de kolay okunur hale geliyor. Gelmesine geliyor da, bizde böyle bir akýþý yakalamak bir türlü mümkün olmuyor.
Yüksek mahkemelerin aldýðý bazý kararlarýn nelere mal olduðuna dair siyasi tarihimizde hayli kötü örnekler var. Adý üzerinde bir mahkemenin, hangi gerekçeyle olursa olsun siyasete müdahalesi zaten kulaða hoþ gelmiyor. Ancak bu tür bir ‘kalkýþma’nýn, siyasetin bu denli güçlü olduðu dönemde ortaya çýkmasý hiç hayra alamet deðil.
Sadece Anayasa Mahkemesi Baþkaný’nýn yaptýðý konuþma üzerinden bir deðerlendirme yapmak yerine, sürecin içinde bu çýkýþýn ne anlama geldiðini konuþmak daha doðru görünüyor. Haþim Kýlýç’ýn deðerlendirmesinde hayli ‘kiþisel’ vurgular bulunmasý, öfkeli hali, tuhaf bir meydan okuma içine girmesi üzerinden söylenecek her söz, o sahneyi kurgulayanlarýn istediði mindere çýkmak olur.
Yüksek mahkemeyi ve onun tepesindeki ismi bu sahneye çekenler, sanýldýðýnýn aksine 30 Mart seçim sürecinde Baþbakan Tayyip Erdoðan’a karþý açýkça tavýr alanlar deðil. Tam aksine seçim sürecinde dikkatli bir tutum izleyip, mevcut çatýþmada yara almamayý ve yeni dönemin inþasýnda aktif rol oynamayý hesap eden bir yapý var karþýmýzda.
***

Bu konuþmayý basit bir çýkýþ, anlýk bir öfke patlamasý olarak okuyanlar, bir yüksek mahkeme baþkanýnýn nasýl bir süzgeçten geçerek o makama geldiðini hesaba katmýyor olsa gerek. Uzun yýllar yargýnýn tepesinde görev yapýp, üstelik çok kritik davalarda önemli duruþlar sergileyen, deyim yerindeyse kýlý kýrk yaran bir ismin, öylesine bir konuþma yaptýðýný elbette düþünemeyiz.
Üstelik bu konuþmanýn, tek baþýna bir çýkýþ olmadýðýnýn, tam aksine hayli sürpriz çevrelerle ve ciddi mesailer harcanarak yoðrulduðunun da altýný çizmek gerekiyor.
Anayasa Mahkemesi’nin, yeni dönemin sürpriz aktörü olacaðýnýn altýný birkaç kez çizmiþtim. O nedenle bu çýkýþý, devamýnda neler olabileceði, hangi aktörlerle ortak hareket edileceði ve neyi hedeflediði üzerinden okumak gerekiyor. Burada hedefin açýkça Erdoðan olduðunu, onun önümüzdeki dönemdeki hamle alanýnýn daraltýlmaya çalýþýldýðýný herhalde herkes görüyor.
Erdoðan, bu tür adýmlarla geri adým atacak, çizdiði rotayý deðiþtirecek bir aktör deðil. Ancak burada 30 Mart seçim sürecinde yaþananlardan ve ortaya çýkan ittifaklardan çok daha farklý bir yapý var.  Henüz kendisini tam olarak tarif etmediði, hatta bir anlamda gücünü de bu tarifsiz halinden aldýðýný da söyleyebiliriz.
Bütün bunlarý konuþtuðunuzda, hepsini oturup planlayan ismin Haþim Kýlýç olduðunu mu söylemiþ oluyoruz? Elbette hayýr. Burada öne çýkan isimlere bakmak yanýltýcý olur. Oysa bu yapý, 30 Mart sürecinde iktidar-cemaat kavgasý üzerinden inþa edilen alana girmeyip, kendisini yeni döneme hazýrlayacak kadar dikkatli ve hesaplý.
Peki, bu kadar hesaplý, bu denli dikkatli ve kendisini çatýþmalarýn dýþýnda tutmaya çalýþan bir yapý, sonuçta kazanan mý olacak?
Tam aksine, güç gibi görünen bu özelliði, sözkonusu yapýnýn en büyük zaafý. Deyim yerindeyse elini sýcak sudan soðuk suya vurmayan bu yapý, Erdoðan gibi elini taþýn altýna sokmaktan bir an bile çekinmeyen bir aktör karþýsýnda daima bu dezavantaja sahip.
Bu yapýnýn kodlarý üzerinde konuþmaya devam edeceðiz. Çünkü onlar konuþmaya yeni baþladý.