Ucuz İsmet Paşa numaraları

İsmet Paşa yapardı bunu... Politikacı ve devlet adamı sorumluluğunu zorlayan bilumum ayak oyunlarını sergilerdi... Belden aşağı vururdu. “Pis muhalefet” denince akla gelen ilk isimlerden biriydi.

Başlıcasıydı hatta...

Koca romancı Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “Politikada 45 Yıl” adlı hatıratında, Paşa’nın muhalefet etme biçimini eleştiriyor, açıkça “darbe kışkırtıcılığıyla” suçluyordu.

Neler mi yapardı Paşa?

Durduk yerde niza çıkarırdı.

İkide bir askere mesaj gönderirdi.

Bol tehditli, bol kolpalı konuşmalar yapar, aba altından darbe sopası gösterirdi... “Sizi ben bile kurtaramam” ve “Şartlar olgunlaşırsa, ihtilal meşru haktır” gibi... Ortada fol yok yumurta yokken ve hiç de zamanı değilken, yurt gezileri düzenlerdi.

Bu gezilerde mutlaka “olaylar” çıkardı... Pardon, “gezi” değil, “taarruz...”

Paşa asker olduğu için, “taarruz” derdi bu gezilere... Bugüne kadar hangi taarruzu gerçekleştirdiği, “bilinen” hangi taarruzdan galip ayrıldığı bilinmiyor ama askeri terminolojiyi çok severdi, çok sık da kullanırdı.

Hemen kafa çıkarıp “İnönü savaşlarını kazandı ya” demeyin.

İnönü savaşları diye bir şey yoktur.

Kemalist tarihçilerin “savaş” zannettiği, başarısız bir geri çekilme harekâtıdır. Başka da bir şey değildir.

İnönü savaşlarını kazanamayan İsmet Paşa, Filistin cephesindeki savaşları da kazanamamıştır.

Eskişehir’i kendi elleriyle Yunan kuvvetlerine teslim etmiştir. Bu da, Genelkurmay Başkanlığı’nın sonu olmuştur. Genelkurmay Başkanlığı’nı Mareşal Fevzi Çakmak’a kaptıran İsmet Paşa, iktidarı da Menderes’e kaptırdı... Ancak cihet-i askeriyeden gelen bir oldubittiyle, yani 27 Mayıs darbesinden sonra, darbeclerin arkalamasıyla Başbakan olabildi.

Muhalefeti problemliydi. İktidarı da “oldukça” problemli geçti.

Bu kez, muhalefete (DP’nin mirasçısı Adalet Partisi’ne) taarruz etmeye başladı. Bakın Yakup Kadri Karaosmanoğlu ne diyor: “İsmet Paşa, bu tutumları, bu davranışlarıyla benim nazarımdaki değerini, ‘meşruiyetçi’ ve ‘nizamcı’ vasfını kaybetti. Darbe yoluyla iktidara gelmenin en büyük aleyhtarı bildiğim bu siyaset adamı, şimdi iktidarda kalmak için ihtilal havasını besleyen sözler söylemekten sakınmıyor. Rakiplerini sindirmek için ikide bir ‘üç güne kadar ne olacağını ben de bilmem’veya ‘çok vahim olaylarla karşılaşmamız tehlikesi vardır’ gibi üstü kapalı tehditler savurmayı mubah kabul ediyor. Yani orduyu, daima silahlı bir müdahaleye hazır göstermek suretiyle TBMM üstünde bir ‘demokles kılıcı’ gibi sallayıp duruyor.”

İsmet Paşa “taarruz” ediyordu...

Mirasçıları da (Kılıçdaroğlu ve yandaşları; İşçi Partililer, Maocular, Leninciler, Ergenekoncular, ulusalcılar, mütekait darbeciler) “seferberlik” düzenliyor.

Bugün sahneye koyacakları Cumhuriyet parodisine, “seferberlik” adını uygun görmüşler...

Kime, hangi düşmana karşı seferberlik? Sanki bütün muhalefet kanalları tıkalıymış ve bunca parti, bunca dernek, bunca sivil toplum örgütü, bunca yayın organı çatır çatır muhalefet yapmıyormuş gibi, “Cumhuriyet yürüyüşü” adı atında, “muhalefeti sokağa dökme” provaları yapıyorlar.

Kılıçdaroğlu “Kimse bu yürüyüşü durduramaz” buyurmuş...

Durdurmasınlar da zaten.

İsteyen istediği menzile yürüsün, istediği mozoleye yüz sürsün.

Ben hükümetin yerinde olsam, “Bırakın bu ucuz İsmet Paşa numaralarını da, sandıktan çıkmaya bakın... Halkın vermediği iktidarı, Silivri’ci ve Perinçek’çi takımı hiç veremez. Siz halkı ikna edin...” derdim ve Ankara Valiliği’nin aldığı yasak kararını iptal ederdim.