Ufukta umut var

Beþiktaþ’ýn Ýstanbul maçýnda öne çýkmasýný saðlayan, sahanýn her yerinde iddialý biçimde bulunmayý baþarmasý, iþe takýmca sahip çýkmasý ve mücadelenin kýsa bir dönemi dýþýnda durgunlaþmamasýydý. Bunlarý besleyen özgüveni vardý. Ve de bu güzelliðini sezon baþýndan bu yana sürdürüyordu.

Emirates’te, Premier Lig’de henüz sahip olduðu güce ulaþamadýðý açýkça görülen önemli adamlarý eksik Arsenal’e karþý ayný yapýyý gösterirse turu geçebilirdi. Beþiktaþ’ýn hayalleri, umudu ve bunlarý besleyen planý ve de planý yürüten uygulama becerisi vardý dün de. Ancak ilk maça göre bir þey farklýydý. Arsenal daha tempolu, daha istekliydi. Top kaybý düþüktü.

Beþiktaþ ilk yarýda iyi kapanýp, tempoya boyun eðmedi, kontrollü hücumlar aradý, iki kiþisel hatanýn dýþýnda bir tek gol yediði pozisyonu verdi. Ondan az önce Whilshere’in Motta’ya ceza alaný içindeki müdahalesine penaltý çalmalýydý hakem Proenca... (Ve hatta Mustafa’ya yapýlan müdahaleye de penaltý diyebilirdi) Buradan bulunacak gol maçta çok þeyi deðiþtirirdi. Devre sonunda yenen gol savunma kurgusunu hýzla kuramayýþýn yedirdiði bir goldü.

Gollü beraberlik de Beþiktaþ’a turu getirirdi. 0-0’da da 0-1’de de gol gerekliydi. Ama artýk savunma kadar iyi hücum da yapýlmalýydý. Bunu aradý Beþiktaþ. Ne var ki yeterince hýzlý çýkamadý ve rakibinin yerleþmesine olanak tanýdý.  Bu dönemde giderek artýrdýðý hücum arayýþý, oyun isteði, özgüveni, mücadele azmi, tur getirecek golü bulmak için yýrtýnýþý ve bunu Arsenal karþýsýnda Emirates’te yapýþý saygý uyandýran çizgideydi. Ama futbolda elinizden geleni yapsanýz da istediðiniz yere varamýyorsunuz. Artýk hedefte Avrupa Ligi var. Dünkü maç, Avrupa Ligi’nin finali deðerinde bir maç sayýlabilir. Kadro bilinçli bir geniþletme ile o finale deðin uzanabilir. Arsenal’e elenirken üretilen en önemli deðer bu beklentinin yaratýlmýþ olmasýdýr.