Türk kulüpleri, yabancý futbolcu sayýsýnýn artmasý için; yýllardýr verdiði mücadele sonunda, nihayet sýnýrsýz denilebilecek bolluða ulaþtý... Ama bu kez de, sahalarda büyük ölçüde yerli futbolcu kaybýna uðradýk. Öyle ki; sadece 3, hatta 2 Türk futbolcuyla maça çýkar oldular. Bu yüzden, milli takýmýn kaynaðý kurudu.
Forvet sýkýntýmýz var... Kaleci darboðazý oluþtu... Oyun kurucu bulmakta zorlanýyoruz... Kanatlarda eksiðimiz var... Hepsinden iyi olanlardan var da, sayýlarý az olunca; neredeyse alternatifsiz kaldýk. Kimilerini de; gereksiz ve yararsýz tartýþmalar yüzünden, (Arda örneðinde olduðu gibi) onlarý da kaybetme noktasýna geldik. Onu Lucescu sayesinde tekrar kazandýk ama, yeniden dönüþündeki verimi, (Geçmiþ olaylar nedeniyle) hep soru iþaretleriyle çevrili... Zaten Barcelona’da da mutlu deðil.
***
Türkiye; Süper Lig’de sahaya sürülen ilk onbirin tamamýna yabancý olma fýrsatý veren statüsünü, revize etmelidir. Çünkü bu düzen; aðac kurusun diye, köküne zehir dökmekle ayný iþlemdir. “Bütün dünya böyle yapýyor, biz niye geri kalalým” demek, çaðdaþ olma arzusu/özentisi/beklentisi deðildir.
Her þey, kendi þartlarýnda geliþir... 14 yabancýya kadar izin vermek; Ýngiliz ya da Alman gibi olmak deðil, “Bize özgü kimliðimizi” görememek ve hatta reddetmek demektir. Bu yapý, o yapýya uymuyor. Önemini ve tehlikesini anlamakta zorlanýyoruz.
Dar çerçeve içinde sýkýþarak, neredeyse alternatifsiz seçim yapma zorunluluðu; oluþturulan milli takmý, göz yanýlsamasý ile, bazen “Ýdeal Kadro” gibi görünmesine yol açar. Beklentiler büyür, ama gerçekle yüz yüze geldiðimizde; þamar yemiþ gibi oluruz. Ara sýra gelen baþarýlar da; sistemle deðil, ani þok duygusu yaratan þansla gelir.
Tam her þey bitti derken, mucizevi bir þekilde hedefinize ulaþyorsanýz; yarattýðýnýz baþarý dayanýklý/sürekli/ilkeli olmaz.
Evet, Ukrayna karþýsýnda bir þansýmýz var... Ama kalýcý baþarýlar için, olmasý gereken düzene hala uzak kalmamýz yüzünden; tünelin ucundaki ýþýk, (Kazansak bile) görünmeyecek.