‘Ülkem kaybetti’ diye seviniyorlar


Yýllarýn kendisini ‘her eve giren’ olarak tanýmlamýþ gazetesi Hürriyet bir süredir azgýn muhalefet sularýnda yüzüyor. Belli ki, düþen tirajý, “Muhalefet sattýrýyor” gerekçesine baðlamýþlar... Bakalým azgýn muhalefet tiraja nasýl yansýyacak?


Dün kaç yazar birden iki ortak noktaya parmak basmýþtý: Gazze saldýrýlarýný durduran ‘ateþkes’ ile Çamlýca’ya inþa edilmesine niyetlenilen cami... Bu iki konudan iktidara muhalefet etmeye yarayacak sonuçlar çýkarmanýn keyfi, baktým, yazanlarý kendinden geçirmiþ...


Gazze’ye Ýsrail saldýrýsýnýn baþýndan itibaren en fazla çýrpýnan siyasi kadro hangi ülkenin? Türkiye’nin... Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün çýkýþlarý bir yana, Baþbakan Tayyip Erdoðan ile Dýþiþleri bakaný Ahmet Davutoðlu her gün biriyle konuþtular, kaygý ve endiþelerini hem bizimle hem dünya kamuoyuyla paylaþtýlar...


Sonuçta güzel bir tablo ortaya çýktý: Ýsrail 2008’de olduðu gibi binlerce can alacak kadar uzatmadý iþi; global ölçekte yükselen itirazlar sonucu perde gerisinden devreye giren, dýþiþleri bakanýný bölgeye gönderen ABD de hareketlendi... Türkiye ile kader birliði yapan Ýsrail ve Gazze’nin komþusu Mýsýr’ýn öncülüðünde ‘ateþkes’ gerçekleþti.


Ýsrail’deki þahinlerle onlara destek verenleri, Gazze’den sonra Lübnan ve Ýran’a da cephe açýlmasýný bekleyenleri müthiþ hayal kýrýklýðýna, öfkeye sevk eden bir sonuç bu.


“Türkiye kaybetti” diyorlar “Ýsrail kaybetti” diyeceklerine ve bunu ‘muhalefet etmek’ sanýyorlar...


Çamlýca’ya camiye itirazlarý da öyle. Önceleri ‘cami’ye idi itirazlarý, herhalde uyaran oldu ‘estetik’ kaygýsýný önde tutarak yürütüyorlar muhalefetlerini... Bir refikimizde yazan ülkemizin önemli düþünürlerinden Dücane Cündioðlu’nun Baþbakan Erdoðan’ý niyetinden vazgeçirmeyi amaçlayan yazýsýný vesile edip topyekün bir karalamaya giden bile çýktý.


Muhafazakâr kesimden kimsenin ses çýkaramadýðýný ileri sürerek...


Oysa hem bizim gazetede, hem de ‘muhafazakâr’ kesimin okuduðu konuya diðerlerinde çeþitli yönlerden yaklaþan, ‘estetik’ açýdan tatmin olmadan ve çevre halkýný ikna etmeden bu giriþimden uzak durulmasýný tavsiye eden çok yazý çýktý. Kendi hesabýma, daha 5 Temmuz’da, ‘Tepeler bazen tefekkür içindir’ baþlýklý bir yazýile itirazlarýmý dile getirdim.


Sözün kýsasý, itirazýn önünün kesildiði martavasýnýn gerçeklik payý yok...


Hürriyet’in en son bu iki konudaki tavrý beni ürkütüyor: Bir gazete ve yazarlarý, topyekün bir cephe halinde, ülkelerinin forsunun kalmamasý, sonuç almada etkisizleþmesi ve kaybetmesinden nasýl olur da bu denli keyiflenebilir? ‘Bölgesel güç’ olmak, global sorunlarýn çözümünde rol oynamak neden rahatsýz ediyor da, bu özellik kayboldu diye zil çalýp oynuyorlar?


Ayný durum Çamlýca Camii için de söz konusu: Eðer gerçekten camiye deðil de bizler gibi konulacaðý yere veya inþa edilecek eserin estetik özelliklerine itirazlarý varsa, bu hassasiyetlerini bizlerle birlikte ifade etmek ve daha kalabalýk bir koro haline dönüþmeye çalýþmak gerekirken, konuyu niçin meslektaþlarýný tabii toplumu da ayrýþtýrmak için vesile kýlmaya çalýþýyorlar?


Gerçekten bu nasýl bir zihniyettir, nasýl bir nobranlýk ve nasýl bir tezviratçýlýktýr?