Ülkenin sükûneti herkesin yararına... Haşim Kılıç’ın da...

Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç’ın mahkemenin 52. kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlenen törende yaptığı konuşma ‘tepki’ davet eden bir içeriğe sahipti; ânında tepki çekmiş olması bu yüzden şaşırtıcı değil...
Şaşırtıcı olan, sükûnete muhtaç olduğumuz günümüzde, rahat ve huzurun varlığından en fazla yararlanması beklenecek kişiler ve kurumların, bunu dinamitleyecek tavırlar almakta mahzur görmemeleridir.
Demokratik hukuk düzenlerinin ‘olmazsa olmazı’ sayılan ‘kuvvetler ayrılığı ilkesi’, devleti oluşturan yasama, yürütme ve yargı organlarının yek diğerinden etkilenmeden görevlerini yerine getirmesini öngörür; yoksa birbiriyle kavga etmesini, biri diğerinin yolunu kesmesini, işlevsizleştirme gayreti içerisine girmesini değil...
Yargının en üst düzey temsilcilerinden biri olarak, Haşim Kılıç, yürütmenin başı Başbakan Tayyip Erdoğan’ı doğrudan hedef alan sözleriyle, kaçınması gereken bir davranış sergilemiş oldu.
İlk kez olmuyor bu; Anayasa Mahkemesi’nin vücut bulduğu 1961 yılından bu yana neredeyse en sık tekrarlanan bir olay bu yaşadığımız. İmran Öktem dönemine kadar gidecek ve onun Süleyman Demirel ile polemiklerini hatırlatacak değilim; daha yakın tarihlerde yaşanan kavgacı ortamlar yeterince belleklerde taze. Yekta Güngör Özden Anavatan Partisi’ne ve onun başbakanı Turgut Özal’a az sıkıntı yaşatmamıştı...
Geçmişte olanların günümüzde de yaşanması gerekmiyor.
Son anayasa değişiklikleriyle, Anayasa Mahkemesi, geçmişine sünger çekme, sırtındaki bagajlardan kurtulma fırsatı yakaladı. Artık yeni bir terkibi, eskiden yapılmış yanlışlıklarla ilintisi olmayan fazla sayıda üyesi ve daha geniş bir yetki alanı var. Bu halkoylamasıyla sağlandı sağlanmasına, ama yeni yapılanmada, hükümet ve yasama organındaki Ak Parti ağırlığı en belirleyici rolü oynadı.
Haşim Kılıç’ın da, hem mevcut konumu, hem de üye, başkan yardımcısı ve başkan görevlerini sürdürürken sergilediği demokratik ve hukukun üstünlüğünden yana tutumunun sağladığı moral yetkinlik sayesinde kendisine açılan krediyi iyi kullandığı söylenebilir. 12 Eylül 2010 halkoylaması sonrasında oluşan hukuk düzeni, büyük çapta, Haşim Kılıç’ın önceden beri savunageldiği vizyonu yansıtıyor...
Ak Parti - Haşim Kılıç zımni mutabakatının eseridir bugünkü hukuk düzeni...
Kendi düzenlerini, Ak Parti ve Haşim Kılıç, şimdi kendi elleriyle sakatlıyorlar...
Gönlümün razı olmadığı da bu.
Yıllardır Anayasa Mahkemesi çatısı altında siyasetin doğruları ve yanlışlarıyla boğuşan bir hukuk adamı olarak, Haşim Kılıç, siyasilerin dillerinin sıradan insanlardan daha sivri olduğunu bilir, bilmesi gerekir. Bu sebeple, yargı, siyasilerden, kendilerine yönelik eleştirilere hoşgörülü davranmasını bekler...
Buna karşılık hukuk adamları söyleyeceklerini kararlarına yansıtmakla yetinir, konuşmaları gerektiğinde de, sağa-sola lâf yetiştirmeye çalışmak yerine, bildikleri doğruları evrensel ölçüler içerisinde ifade ederler; söylediklerinden herkesin gerekli sonuçları çıkarmasını bekleyerek...
Anayasa Mahkemesi başkanı Kılıç’ın konuşması işte bu hassasiyete riayet etmekten uzaktı; bu yüzden de içerdiği pek çok doğru, metinde yer alan gereksiz sivri cümlelerin gölgesinde kaldı ve yazık oldu.
Ülkenin kavgaya değil, dengeye dayalı bir istikrara ihtiyacı var.