Ülkesini ABD’ye, koltuðunu Abadi’ye kaptýran lider

Irak, yeniden yapýlanma sürecine ABD’nin çizdiði yol haritasýyla girmiþti. Yeni bir anayasa ve ülkedeki sosyolojik güç daðýlýmýný dikkate alan düzenlemeler yapýlmýþ, hükümetin baþý da Maliki olmuþtu.

Þii çoðunluðun olduðu ülkede hükümet baþkanýnýn Þii, cumhurbaþkanýnýn da Kürt  olmasý öngörüldü. Kýsacasý Irak’tan ayrýlmaya en yakýn gruba ait birinin cumhurbaþkaný olmasýnýn, bölünme riskini azaltacaðý düþünülmüþtü.

Kaðýt üzerinde Irak’ý yeniden ayaða kaldýrabilecek düzenlemeler, ABD’nin Irak’tan çekilmeye baþladýðý sýralarda beklentileri karþýlamayan bir ortam yarattý. 2004 yýlýndan beri hükümetin baþýnda bulunan Nuri el Maliki, kendisine verilen on yýllýk þansý iyi kullanamadý.

Maliki, Saddam karþýtlýðýyla tanýnan bir siyasetçiydi. Hatta bu karþýtlýðýný eyleme de dökmüþ, Ýran’da devrim olur olmaz bu ülkeye gitmiþ, Irak-Ýran savaþý boyunca da Ýran’da kalmýþ ve Irak ordusuyla savaþan milislere komuta bile etmiþti.

Gayet tabi Saddam matah biri deðildi, Irak’ta da taktir edilecek bir rejim yoktu. Ancak Maliki’nin düþmanla iþbirliði yapmýþ olmasýný da unutmamak gerekir.

Maliki politikalarý

Maliki yönetiminin en temel baþarýsýzlýðý, bir tür yeni Saddam rolüne soyunmasýndan kaynaklandý. Ýki eðilimi, ülkenin yeniden kaosa sürüklenmesine yol açtý. Bunlardan birisi, Ýran’a neredeyse Irak’tan daha baðlý olmasýydý. Ýran’ýn ABD ile en kavgalý olduðu dönemde, yani Ruhani öncesinde, Ýran’dan baðýmsýz davranamaz hale gelmiþti. Özetle ABD eliyle iktidara gelen Maliki, en azýlý ABD karþýtýnýn en yakýn müttefiki olmuþtu.

Ýkinci eðilimi ise muhalif olarak gördüðü tüm kesimleri dýþlamasýydý. Bu çerçevede Kürtleri ve Sünnileri hedefe koymuþ olmakla birlikle, Irak Þiilerinin bir kýsmý ile de giderek arasý açýldý.

Hem güçlü bir lider olmak isteyip hem de buna uygun kapasitesi bulunmayan Maliki, Irak’ta giderek otoritesini kaybetmeye baþladý. Bu koþullar altýnda Irak Kürdistan bölgesi özerkleþti, merkezden giderek daha fazla uzaklaþma eðilimine girdi. Öte yandan baský altýndaki Sünni gruplar, Saddam döneminin uzantýlarý ve baþka gruplar giderek Maliki karþýtý bir blokta saflarýný sýkýþtýrmaya baþladýlar.

Söz konusu koþullar, Maliki hükümetinin sert önlemler almasýna yol açtý; Peþmergelerle savaþmaya, muhaliflerini yargýlayýp asmaya kalkýþtý.

Kötü yönetim ve kötü yönetiþim örneði sergileyen Maliki hükümeti, sonunda ülkedeki neredeyse tüm otoritesini yitirdi.

Politikalarýn sonuçlarý

Hiçbir siyasal yapý boþluk kaldýrmaz. Irak’taki hükümet iktidarsýzlýðý, Suriye’deki iktidar yoksunu ortamda palazlanan IÞÝD tarafýndan doldurulmaya baþladý. Sonuç itibarýyla Maliki, dolaylý olarak IÞÝD’e alan açtý.

IÞÝD ise sadece kendisine tanýnan mümbit bir araziyi deðerlendirmekle kalmadý, giderek alanýný geniþletmeye baþladý. Önce hedefine Baðdat’ý koydu; sonra bu hedefin Ýran’ý ve baþka devletlerin hýþmýný çekeceðini düþünmüþ olmalý ki Kürt bölgesine yöneldi. Önce tartýþmalý topraklar denen Musul bölgesini ardýndan Erbil’i gözüne kestirdi. Ýþ gelip Erbil’e dayanýnca devreye ABD’nin gireceði de düþünülmüþtür herhalde.

ABD devreye girince sadece Erbil’i dokunulmaz ilan etmedi, eþ zamanlý olarak hem IÞÝD’i dar alana hapsetme operasyonu baþlattý hem de Maliki’yi bertaraf etme. Yeni baþbakan olan Abadi, Ýran’la dengeli, ABD ile yakýn ve IÞÝD’e karþý bir siyaset uygulayacak gibi. Neyse ki Maliki bir darbeyle gitmedi ve neyse ki Türkiye buna engel oldu. Zira darbe ile gitseydi, ‘kör ölür, badem gözlü olur’ durumu söz konusu olacak, Abadi de Sisi ile ayný duruma düþecekti. Umalým ki Abadi yeni dönemin saðlam bir iþareti olsun.