Ülkeyi yargý kararlarýna teslim edemeyiz…

Önce, geliþmelerin merkezindeki STK’lar ve isimler karþýsýndaki durumumu –bu mütevazi köþe yazýsý sütununu izleyenler bilir- ifade edeyim: Ucu, neo-liberalizmin þaibeli karakteri George Soros’a uzanan hiçbir iþe olumlu bakmam, bu nedenle, onun Avrasya coðrafyasýnda küresel emperyalizm adýna çevirdiði dolaplarý takip eder, saðýnda-solunda yer alanlarla da siyasi birliktelik geliþtiremem. 

Yani… Bir yýldýr tutuklu bulunan Osman Kavala’yý tanýmam, onun baþýnda olduðu Anadolu Kültür’ün çalýþmalarýnýn görünen yüzünün ötesinde boyutlarý nedir bilmem… TESEV ne iþ yapar, artýk merak etmem, bilirim… 

Açýk Toplum denilen yapýlanmanýn görüntüde fevkalade özgürlükçü, esasýnda ulusal devletlerin anti-emperyalist reflekslerini budayýcý kimlik taþýdýðýna da inanýrým…

Bu arkadaþlarýn, artýk, bir FETÖ kumpasý olduðu kesinlik kazanan Gezi Parký olaylarýna hangi cenahtan katýldýklarýný aydýnlatmak da yargýnýn, yargýya belge-bilgi taþýyacak istihbaratýn iþidir. Gazete köþelerinden haklarýnda “paralel iddianame” yazýlmasýna da karþý çýkar, yapanlarý da izlerim. 

 

Masumiyet esastýr, tartýþmam…

Bir insan suçu, mahkeme tarafýndan sabit görülene kadar masumdur, bu nedenle, gazeteci olarak Osman Kavalaþöyle bir adamdýr, yatsýn içerde diyemem… 

Aksine, bir yýlý aþan bir zamandýr tutuklu olduðu halde savcýnýn neden bir türlü iddianamesini hazýrlamadýðýný da bir vatandaþ olarak sorgularým.

Tutuklamayý bir ceza yöntemine dönüþtüren FETÖ’cü savcý ve yargýçlardý, bu hastalýðýn Türk adalet sisteminden derhal ayýklanmasý gerektiðine inanýrým. 

Çaðrýlýp sorgulanacak insanlarýn neden sabah operasyonlarýyla alýndýðýna da aklým ermez. 

Mesela bir hukuk fakültesi dekaný olan Prof.Dr.Turgut Tarhanlý’ya telefon açtýn veya bir yazý gönderdin de gelmedi mi, o zaman yolla polisini aldýr… 

Bir sabah uyanýyoruz, memleketin ne kadar akademisyeni, sanatçýsý, STK yöneticisi varsa, evlerinden toplanmýþ, niye, Hakan Altýnay’dan terörist mi, ajan mý üretmeye çalýþýyoruz, geçiniz… 

 

Þeffaf insandan çekinmeyin, sinsiden korkun…

Gazeteci olarak, yaþamlarý þeffaf olan insanlardan asla çekinmem. Fikirlerini ve baðlý olduklarý lobileri eleþtiririm, siyasi tartýþmayý yürütürüm, ama toplum için esas tehlike, devþirilmiþ sinsi karakterlerden oluþur. 

“Kripto karakterler” emperyalizmin koç baþý olarak içimizde yer alýrlar, günü geldiðinde millete karþý kullanýlýrlar…

FETÖ bir örnektir ama tek örnek deðildir, yarýn, muhafazakar kesimin içinden kaç tane sakallý-cüppeli devþirme çýkar, veya “Atatürkçülük” adýna her konuþmasý kavga çýkartan  karakterler kime çalýþýr, bilemeyiz, kripto varlýðý sürdürme konusu farklýdýr, bir siyaset adýna çalýþmak farklýdýr…

Osman Kavala baþta bu operasyonda hedef alýnan insanlar “kripto” deðil “gerçek” kiþilerdir, fikirlerini, baðlantýlarýný her þeylerini biliyoruz. 

Eðer iddianameniz, “yurtdýþýndan duran adam veya piyanist terör elemaný getirme” esasýna dayanacaksa, meþgul etmeyin milletin kafasýný. 

Aradan çekilin, bizler, özgür insanlarla tartýþmalarýmýzý sürdürelim, bu durumlarda bizim de elimiz-kolumuz baðlanýyor, lafýmýzý söyleyemez hale geliyoruz. 

 

Saylan’a yapýlanýn tekrarý olmaz…

Eðer bu toplumun tüm kesimleri, 13 Nisan 2009 sabahý aðýr bir hastalýk geçiren Prof.Türkan Saylan’ýn evine baskýn düzenleyen o FETÖ’cü savcý ve polislere dur diyebilseydi, sonrasýnda yaþanýlan pek çok trajedinin de önü alýnmýþ olacaktý.

Bedeli aðýr, çok sert tecrübeler yaþadýk, bu ülkede iþler yerli yerine oturana kadar, her þeyi sorgulamak zorundayýz. 

Memleketin kaderini yargý oligarþisine teslim etmek gibi bir lüksümüz asla olamaz.

Demokrasilerde ülkenin kaderini esas olarak siyaset belirler, onun teþkil olduðu yer Meclis’tir, üstüne hiçbir kurum çýkamaz.

Siyasetin tartýþmasýný demokrasinin gereði olarak tabii ki, omuzlarýmýzda taþýrýz, yargý kararlarýnýn oluþturduðu –andýmýz olayýnda olduðu gibi- anafora katlanmak zorunda deðiliz.