Ulu Hakan Abdülhamîd Han

Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri gibi Ulu Hakan Abdülhamîd Han Hazretleri de, remz þahsiyet olmasý hasebiyle her daim konuþulmaya devam ediyor.

Tarihçilerin kuru belgeler üzerinden yaptýklarý deðerlendirmelere mahkûm edilemeyecek isimlerden biridir Ulu Hakan Abdülhamîd Hazretleri. Sultan Abdülhamîd Han-ý Sânî’yi tanýmaya ve büründüðü mânâyý anlamaya çalýþýrken, “Ýdeolojik okumalarý bir kenara býrakýp objektif tarihçilikle deðerlendirelim” diyenlerin tuzaðýna düþürülmemeli. Hangi objektiflik? Veya söyle sorayým, objektiflik diye bir þey var mý? Hele de tarih söz konusu olunca!

Meþhur tarihçi Heredot’a atfedilen bir söz var. Evinin önündeki kavgayý farklý farklý anlatan kiþileri görünce Heredot “Evimin önündeki kavga bile farklý farklý anlatýlýrken ben yüzlerce yýl öncesinin tarihini yazdýðýmý...”

Hâdiselere herkes kendi zaviyesinden bakar. Gündelik hayatýmýzdaki bir hâdiseyi anlatýrken bile, ister farkýnda olalým ister olmayalým, kendi önceliklerimize göre anlatýrýz. Ayný hâdiseyi anlatýrken benim baþta söyleyeceðimi bir baþkasý sonda veyahut hiç söylemez. Benim mühimsemediðim hâdise içinde geçen bir teferruat baþkasý için baþ mesele olabilir ve tüm hâdiseyi o teferruat üzerine kurup anlatabilir. Sadede gelirsek: Tarihte objektiflik diye bir þey mümkün deðildir. Ol sebepten “Objektif tarihçilik” yapýyorum diyenlerin zokasýný yutup ceddinize sövmeyin!

Ulu Hakan Abdülhamîd Hazretleri, dönemin ulemâsý, siyasetçisi, yazarý çizeri için azim bir imtihandý. Maalesef ekseriyeti bu imtihaný kaybetti. Parçada bütünü göremeyince parçanýn mahkûmu oldular ve Ümmetin son devleti Osmanlý’nýn yýkýlmasýna birer kazma da onlar vurdu!

Ah feraset, nelerdeydin! Kuru akýl ve kupkuru bilgiyle her þeyi halledeceðini sanan bedbahtlarý görünce sen de aþk ve vecdle birlikte uzak diyarlara mý göç ettin!..

Ömrünü, kaybettiðimiz aþk ve vecdin tekrar bulunmasýna adamýþ Üstad Necip Fazýl Kýsakürek, Ulu Hakan

Abdülhamîd Hazretleri mevzuunda da geçmiþtekilerin düþtüðü gaflet çukuruna düþmememiz için bizlere pusula oluyor. “Ulu Hakan Abdülhamîd Han” adlý

eserinde Üstad, Ýslâm’a muhatap bir dünya görüþü çerçevesinde Abdülhamîd Han Hazretleri’yle ilgili þu hususa dikkat çeker: “Marifet, büyük kýsmý kursaktan doðma uydurmalarla Abdülhamîd’i

konuþturmakta deðil, onun hakkýnda konuþabilmekte ve bir sentez örebilmektedir.”

Ýþte örülen sentezden ortaya çýkan hakikat: “Açýkça mahyalaþtýrmanýn zamaný gelmiþtir ki, Ýkinci Abdülhamîd Tanzimat ve sonrasý teftiþsiz ve murakabesiz, körü körüne Batýya itiliþ ve kökümüzü kurutuþ macerasýnýn Türk ruhuna sindirilmek istenen maymunvarî taklit ruhiyatýnýn, tek kelimeyle çürütücü ve kokutucu sözde yenilik davranýþlarýnýn, bütün bunlara karþý duran kök cevherine baðlý kalan muayyen þahsiyet ve asliyetle, maskelerini düþürücü, gizli karargâh odalarýna baskýn verici ve plân kasalarýný açýcý miftah (anahtar) tipidir ve bizce yalnýz bu noktadan azizdir.”

Abdülhamîd Han Hazretleri, Batý’nýn maddi ve manevî sömürgesine karþý dik durmanýn adýdýr.

Abdülhamîd Han Hazretleri, “Hürriyet” adý altýnda Batý’yý maymunvarî taklit eden züppelerin Müslüman Anadolu’nun ruh köküne zarar vermesinin engellenmesinin adýdýr.

Abdülhamîd Han Hazretleri, “dinde reform” adý altýnda dini yýkmaya çalýþanlara set çekmenin adýdýr.

O günle bugünü mukayese ederken, Abdülhamîd Hazretleri’ni konuþmaktan öte biz neyin adýyýz onu konuþmalýyýz.

Üstad mezkûr eserini “Abdülhamîd’i anlamak her þeyi anlamak olacaktýr” diye bitirir. Neye nispetle Abdülhamîd Han Hazretleri’ni anlamaya çalýþacaðýz? Kaldý mý bizde o iz’an, o idrak, o feraset...

Feraset sahiplerinin eteðine tutunmaktan baþka çaremiz yok!