Sürrealist günlerden geçiyoruz. Gençlerin þarkýlarla, çadýr kurarak bir parka sahip çýkmalarýndaki romantizmle, sokaklara kurulan barikatlardaki akýl dýþýlýk birbirine karýþmýþ durumda. Uluslararasý basýnýn gözü kulaðý Türkiye’de. Fransýz Liberation gazetesi hafta içinde “Taksim Cumhuriyeti” baþlýðýný birinci sayfasýna taþýdý. Ayný gazetede kaleme alýnan bir yazýda Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan için “megaloman” baþlýðý bir Türk kalem tarafýndan kullanýldý.
(Türkiye’deki iletiþim ajansý tarafýndan “Paris’te yaþayan dünyaca ünlü Türk yazar” olarak tanýmlanan Sedef Ecer, bu ifadede vücut bulan kendi megalomanisini bir tarafa býrakýp, Liberation gazetesinde yayýnlanan yazýsýnda Baþbakan Erdoðan için bu ifadeyi kullanýrken, son olarak Paris Belediyesi’nden sanatsal çalýþmalarýna aldýðý para yardýmýnýn müjdesini veren basýn bültenleriyle adýný duyurmuþtu.) Le Monde’un ünlü karikatüristi Plantu ise olaylar sýrasýnda çizdiði karikatürlerden birisinde minareleri ve yumruklarý karþý karþýya getirdi. Bir baþka karikatürde Baþbakan’ýn elinde kývrýlmýþ bir minareyle kitleye saldýrýsýný resmetti. Nasýl olsa atýþ serbest! Satýr aralarýndaki mesajlarla algýlara hükmeden adým ise CNN ve efsane isim Christian Amanpour’dan geldi.
Yayýna aldýðý Türk siyasetçilerin sözünü spektaküler þekilde kesen Amanpour, aralýksýz süren canlý yayýnlarla “bir dakika ne oluyor” dedirtti. Türk televizyonlarýnýn ilk günlerdeki “penguen haberciliði” ne derece uç bir örnekse, Amanpour’un yayýnlarý da bir diðer ucu temsil etmektedir.
Amanpour’un yayýnlarýný habercilikle açýklamak mümkün deðildir. Ulusal Kanal, Oda TV geliþmeleri kendi prizmasýnýn ýþýk yanýlmalarýyla yansýtýrken, CNN aralýksýz canlý yayýndaydý. Ýlginç bir buluþma... Sokaktaki þiddet sarmalý týrmanýrken, bu yayýncýlýk anlayýþý da yangýna körükle gitti. Kimse kendisini bu sarmaldan soyutlamasýn. Herkesin katkýsý oldu. Sükunet, þiddetin durmasý çaðrýlarý uðultular arasýnda kulaklara ulaþmadý bile. Her þey göründüðü kadar kendiliðinden ve masum ilerlemedi uluslararasý algý operasyonlarýný da hesaba kattýðýmýz zaman.
Sýrrý S. Önder’e kapalý bir kürsü
Gezi Parký’nda kepçenin önünü keserek olaylarýn ilk günündeki sembol isim olan ve Türkiye yelpazesinin önemli temsilcilerinden olan Sýrrý Süreyya Önder’e söz hakký verilmediðini Ulusal Kanal’dan dinledim. Ayný kanalýn yayýnlarýndan Taksim Meydaný’ndaki reflekslerin özellikle Kürt sorununun çözümü konusunda siyasetin gerisinde olduðunu da görme fýrsatý oldu. “Gezi” antetli toplum mühendisliði projesinde popüler kültür ile orta ve üst düzey gelir grubu temsilcileri baþroldeyken, Kürtler, baþörtülüler, sendikasýz iþçiler neredeydi, göremedim.
Ortak akýl hedeflendi
Operasyonu baþlatýp baþlatmadýklarýný bilmiyorum. Ama artýk bazý uluslararasý çevrelerin geliþmeleri yönetmeye heveslendiklerinden eminim. Muhafazakar katmanlarý liberal reflekslerinden uzaklaþtýrýp, iç ve dýþ siyasette yalnýzlaþtýrma çabalarýný da not düþmek önemli bu noktada. Kesiþim kümelerinde alan býrakmayýp, ortak akýl, ortak dil gibi yýllardýr üretilmiþ ne varsa hedefleyen tehlikeli bir tablo. Oyun içinde oyun...
Ve AP kararý
Avrupa Parlamentosu, Türkiye’deki geliþmeleri ele aldýðý oturumun ardýndan sert ifadelerin yer aldýðý bir karar tasarýsýný kabul etti. Hiçbir baðlayýcýlýðý olmayan sayýsýz kararlardan sadece bir tanesi. 2009 yýlýnda yapýlan seçimlerin ardýndan Avrupa’da yükselen saðýn ve yabancý düþmanlýðýnýn yansýmasý olan bir parlamentodan söz ediyoruz. Türkiye’nin üyeliðini istemeyen seslerin yüksek çýktýðý bir parlamento. Ancak son sözü AB Komisyonu ve AB Konseyi söylüyor. O cepheden gelen açýklamalar daha sorumlu bir formatta. Pireye kýzýp yorgan yakarak, pireleri sevindirmemeli ve günün birinde mutlaka iþimize yarayacak yorganý muhafaza etmeli...